Onun hakaret etme özgürlüğü aslında yok ama var olduğuna inanıyor. En ağza alınmadık küfürleri, en diline biber sürülecek kelimeleri, en aşağılayıcı hakaretleri savurabiliyor.

Çürük diyor.

Sürtük.

Vandal.

Hain.

Çapulcu diyor.

Sonra da bir haklılık payı bulup; “Milletin diliyle söyledik... Milletin diliyle teşhis yaptık...” diyerek üste çıkıyor.

Sürtük kelimesi.

Vandal.

Hain.

Çapulcu, çürük.

Millet yani halk, bu kelimeleri öfkelenince, kontrolünü kaybedince, karşı tarafa çamur atmak isteyince, öfkesini boşaltma ihtiyacı duyunca kullanıyor.

★★★

Muhalefet partileri başkanlarını, milletvekillerini, yazılarını beğenmediği yazarları, kendisini eleştiren profesör, doçent akademisyenleri, aydınları, şairleri, tek tek de çıksa ekonomi politikasını “çöküşe gidiyoruz” diye tanımlayan iş insanlarını ve hatta kendi partisinde uzunca yıllar beraber siyaset yaptığı; bakanlık, başbakanlık, cumhurbaşkanlığı verdiği dava arkadaşlarını bile çok ağır küfürlü kelimelerle sıvıyor, savuruyor, susturuyor.

Sonra!

Milletin diliyle...

★★★

Bu yöntemi kılavuz yapıp, milletin diliyle ben söylemeyeyim. Millet (halk) ne diyor, ona kulak vereyim: Hısım ve akrabalarının yönetiminde olduğu vakıflar aracılığıyla bağış toplanması ve yine hısım ve akrabanın yönetimde olduğu ABD’deki vakfa, 67 milyon dolar bağışı transfer etmek milletin de diline düştü.

Milletin dili:

Hırsızlık diyor.

Milletin teşhisi:

Vakıf kılıflı hırsızlık.

Ben söylemiyorum.

Millet söylüyor.

Benim teşhisim değil.

Milletin teşhisi.

Halkın içinde gezen, gözlem toplayan, konuşulanlara kulak açan biriyim. Milletten “bu dili ve teşhisi” duydum. Halkın  toplandığı mekanlarda, günlük konuları tartıştığı kahvelerde, sohbete daldığı parkalarda dinleyici olun siz de ve herkes de duyabilir.

Çaktırmadan dinleyin.

Duyacaksınız:

Vakıf kılıfında hırsızlık!

Millet olanın bitenin farkında. Vakıfların hepsine değil seçmece olanlarına “izin almadan bağış toplama” hakkı verildi. Bu ayrıcalık sahibi vakıflar, çoğunlukla kamu ihaleleri alan, devlet malları özelleştirilirken fabrika, liman, elektrik dağıtım imtiyazı sahibi olan, devlet bankalarının desteği ile hazine üzerine “hasılat paylaşımı” ile lüks konutlar yapan şirketlerin patronlarından bağış topluyorlar. Kızılay’ı da aracı yapıyorlar. Vergiden de kurtulup paraları ABD’ye gönderiyorlar.

Öğrenci okutacağız.

Yurt yapacağız.

Diyorlar.

Ama millet buna:

Hırsızlık demekte

Vakıf, bunun kılıfı.

Öğrenci okutmak.

Bunun örtüsü.

Ben söylemiyorum.

Milletin teşhisi bu.

★★★

Milletin “hırsızlığa hırsızlık” dediğinin bir kanıtını size yazayım: SABAH gazetesinin birinci sayfasında dün “Hırsız Kavgası” başlığı altında şöyle bir haber vardı. CHP Bilecik İl Başkanı Mehmet Metin Yaşar, bir sohbet ortamında “Neden belediye başkanımızın arkasında durmuyorsunuz” diye soran vatandaşa; “Hırsızın arkasında neden durayım” cevabını verdi.

Benim önerim şu:

MİT, alana insin.

Milletin arasına girsin.

Çaktırmadan dinlesin.

Millet “ABD’ye dolar gönderen vakıflara hırsız diyor mu, demiyor mu” kendi kulaklarıyla duysun. Çok sayıda araştırma şirketi var. Anket yapsınlar ve şu soruyu sorsunlar: “Bağış paralarını dolara çevirip ABD’ye göndermek; hırsızlık mıdır, değil midir?”  

Sonucu yayınlasınlar:

Hırsızlık diyenler.

Yüzde...

Hırsızlık demeyenler.

Yüzde...

Kararsızlar.

Yüzde...

★★★

Böyle tek soruluk bir araştırma yapılsa; “bağışı vermeyen iş hayatını düşünsün” telkiniyle toplanmış Türk liralarını dolara çevirip ABD’ye gönderen vakıflar için “hırsız bunlar” diyenlerin oranı yüzde 70’i aşar.

Milletin diline düştü.