Dün... Cezayir dönüşü Cumhurbaşkanı Erdoğan uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. “Son dakika” olarak verilen açıklamalarda herkesin merak ettiği şuydu: “Almanya dönüşünde yüzde 50+1’i tartışmaya açan Erdoğan bu konuda gelecek soruya ne diyecek? Çünkü; MHP lideri önceki gün grup toplantısında konuşmuş ve sistemin değişmeyeceğini net bir şekilde ifade etmişti.”

Erdoğan’a uçakta sorulan sorular içerisinde 50+1 yoktu! Ne olmuştu da Türkiye’nin -hem de Erdoğan eliyle başlayan tartışma- en önemli gündem maddesini gazeteciler atlamıştı? Bu konuyu Ankara’yı yakından takip eden isimlere sorduğumda bana 4 Ekim’de kaleme aldığım “Erdoğan, Soylu’yla iki saat görüştü” başlıklı yazımı hatırlattılar.

O gün gündemde İçişleri eski Bakanı Süleyman Soylu’nun olduğu bir tartışma vardı ve kamuoyunda suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan üzerinden “Yerlikaya-Soylu kavgası” masaya yatırılmıştı. 4 Ekim’de demiştim ki: “26 Eylül akşamı Cumhurbaşkanı Erdoğan Nahçıvan dönüşü, Süleyman Soylu’yu Ankara’da kabul etti. Soylu’nun talebi üzerine yapılan görüşmenin iki saate yakın sürdüğü belirtildi.

Görüşmeyi önemli kılansa MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, Erdoğan Azerbaycan’dayken yaptığı sosyal medya paylaşımın üzerine gelmesi. Bahçeli 25 Eylül’de dedi ki: ‘... Özellikle bir adli vakıa üzerinden devamlı surette eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ve bakanlık dönemine ilişkin mesnetsiz iddialarda bulunanların potansiyel rövanş alma gayesine heves ettikleri elbette dikkatli ve uyanık gözlerden kaçmamaktadır. FETÖ, PKK ve gayri meşru çevrelerde derin bağ ve bağlantıları tevsik veya teyit edilmiş köksüzlerin Sayın Soylu’ya orantısız suçlamaları... MHP vefanın ve siyasi ahlakın bir gereği olarak Sayın Süleyman Soylu’nun arkasındadır.’ Bu paylaşımdan bir gün sonra da Erdoğan-Soylu görüşmesi gerçekleşti.”

Ankara’nın havasını anlatan isimler Bahçeli’nin konuşmasının ardından iktidar cenahında 50+1 konusunda sessizliğe dikkat çektiler ve bugün gerçekleşecek Erdoğan-Bahçeli buluşmasında konunun gündeme geleceğine işaret ettiler.

Ancak... Cezayir dönüşü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 31 Mart seçimleriyle ilgili kurduğu şu cümlenin de altını çizdiler: “Cumhur İttifakı olarak tüm seçimlerde olduğu gibi yaklaşan yerel seçimde de iddialıyız. Çalışmalarımızı bu iddiamız nispetinde çok titiz bir biçimde yapıyor, adaylarla ilgili süreçte her konuyu ince eliyor sık dokuyoruz.”

Burada Erdoğan’ın “yerel seçim için birlikte çalışıyoruz” mesajı önemli ve Bahçeli’nin grup toplantısında verdiği mesajlar daha da anlamlı.

“Yüzde 50+1 temel norm” açıklaması


Peki yüzde 50+1’i savunanlar -özellikle AKP ve Beştepe’de- sistemi ne üzerinden savunuyor?

Diyorlar ki:

“Bu kural ya birinci turda ya da ikinci turda halkın hükümeti sandık yoluyla kurması anlamına geliyor. Bir tıkanıklık yaratmıyor.”

Peki bu tartışma neden açılıyor? Burada söylemekte fayda var: Tartışmayı senede bir ya da iki kere açan Erdoğan. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk turda veya ikinci turda yüzde elliden fazla oy alabilmek için bazı siyasi partilerin ilkesel olmayan işbirliğine girmesi sorun olarak görülüyor Erdoğan tarafından. Bu kuralın istismarı sonucu küçük partilerin büyük partileri siyasi açıdan kullandığı da ifade ediliyor.

Peki AKP’de ve Beştepe’de bu çözümlemeye karşı geliştirilen argüman ne?

Bu da şu tespitlerle anlatılıyor:

“Sorunların sebebi 50+1’den ziyade siyaset yapma tarzıyla ilgili. Siyasetin ilkesel yapılmasını, fikri bir programa dayanmasını belirleyen olgular toplumsal ve siyasi dinamikler. Cumhur İttifakı ‘beka’ üzerinden şekillenen bir birliktelik. Millet İttifakıysa tamamen dar hesap siyaseti üzerinden şekillendi. Bu da 2023 seçimlerinde ortaya çıktı.”

Bir siyaset bilimciyse, “Cumhurbaşkanlığı seçimi basit çoğunlukla tek turlu da olsa, yüzde elliden az oranlarla iki turlu da olsa başkanlık sistemlerinde ittifaklar kaçınılmazdır. Yani başkanlık sisteminde ittifakların ortaya çıkmasının sebebi yüzde 50+1 kuralı değil, başkanlık hükümet modelinin kendisidir” değerlendirmesi yaptı.  Burada da esas sorun sistemin baştan aşağı değiştirilmesine karar verilmesi olarak karşımıza çıkıyor. Buna göre “tek turda en fazla oy alan seçilsin” denildiğinde de tek turda en fazla oy almak için yine ittifaklar olur. Bu nedenle tur ve oransal değişimlerle etik olmayan ve ilkesiz ittifakların yahut siyasi istismarların önüne geçilemez.

Sonuçta; Erdoğan’ın yerel seçim öncesi Cumhur İttifakı’nı bozmak gibi bir düşüncesi olmadığı, Bahçeli’nin de sistemi sonuna kadar savunacağı çok net. Ancak... Kafama takılan şu: Almanya’da sorulan ya da sordurulan soru Cezayir dönüşü neden sordurulmadı?

Bu arada bir not daha:

Yüzde 50+1’in mimarlarından Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum önceki gün bir sosyal medya paylaşımı yaptı ve dedi ki: “Cumhur İttifakı aynı zamanda başkanlık sisteminin ve demokratik meşruiyet esaslı seçim sisteminin temel normunun belirleyici güvencelerinden biridir ve Türkiye’de çoğulcu demokrasinin temel koruyucu gücüdür.”