BU SORUŞTURMANIN İMAMOĞLU DAVASIYLA NE ALAKASI VAR?


Tarih 23 Aralık 2022.

İslam Dünyası Anayasa Yargısı Konferansı Açılış Kongresi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Verdiğimiz klasörler, bütün bu klasör dolusu belgeler ortada ama barındığı ülkenin güvenlik birimlerinden FETÖ elebaşının malikanesinin kapısını çalan hâlâ olmadı” diye konuştu. Erdoğan verdikleri belgelere rağmen örgüt hakkında harekete geçilmemesinden yakındı.

Haklı bir eleştiriydi Erdoğan’ın yaptığı.

Ancak...

Örgütle ilgili elindeki belgeleri kamuoyu ve yetkililerle paylaşan bir isim hakkında “iddianame” düzenlenmesi hatta siyasi yasak istenmesi “çelişki” değil mi? Hem ABD’den “harekete geçmedikleri” için yakın hem de yurt içinde bu örgütle mücadele edenler hakkında soruşturma açılmasına müdahale etme.

Nasıl mı? Anlatalım...

Tarih 8 Şubat 2022.

Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, emekli Albay ve İYİ Parti Genel Başkan Başdanışmanı Ahmet Zeki Üçok’la bir röportaj yapar. Üçok, şu cümleleri kurar:

“... Bana gelen bilgi notunda, Bakan Yardımcısı Muhsin Dere’nin ByLock kullanıcısı olduğu, kız kardeşlerinin kocalarının (H.K. ve R.A.) 672 ve 679 sayılı KHK ile kamu görevlerinden ihraç edildikleri ve bazı yakın akrabalarının FETÖ ile iltisaklı oldukları bilgileri yer alıyor...

“... WikiLeaks belgelerinin gerçek olduğu konusunda bir tereddüt yok. Bu nedenle, ABD Büyükelçiliği siyasi danışmanı tarafından, 26 Temmuz 2007 tarihli telgrafta, bugün Milli Savunma Bakan Yardımcısı olan Yunus Emre Karaosmanoğlu için, ‘Lütfen onu çok sıkı koruyun’ diye yazması anlaşılabilir bir durum değil. ABD elçiliği siyasi danışmanı, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın o dönem özel kaleminde görevli olan Yunus Emre Karaosmanoğlu’nun kesinlikle korunması için, niçin ABD hükümetine adeta yalvarır, ricacı olur?”

Süreç bu röportajdan sonra başlar.

Bilgi notlarını mahkemeye sundu


Tarih 11 Şubat 2022...

Cumhuriyet’te çıkan röportajın ardından Ahmet Zeki Üçok, kendisine gönderilen Milli Savunma Bakan Yardımcısı Muhsin Dere’nin Bylock kullanıcısı olduğu ve bazı akrabalarının FETÖ iltisakı nedeniyle KHK’larla kamu görevlerinden ihraç edildiği bilgilerini İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletir.

Yani... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “FETÖ konusunda belgeleri ABD’ye ilettiklerini” açıklaması gibi o da bilgi notlarını yetkili makamlara ulaştırmıştır.

İki bakan yardımcısı Barış Terkoğlu ve Ahmet Zeki Üçok için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunur ayrıca Ankara Hukuk Mahkemeleri’nde tazminat davaları açar. Ankara 16. Asliye Mahkemesi hakaret nedeniyle Üçok ve Terkoğlu’nu manevi tazminat ödemeye mahkum eder. (Dosya Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf aşamasında.)



Bu arada şu gelişmeler yaşanır:

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı diğer Bakan Yardımcısı Yunus Emre Karaosmanoğlu tarafından yapılan suç duyurusuna Etimesgut’ta ikamet ettiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı vererek dosyayı Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderir. Ankara Batı Cumhuriyet Savcılığı da Cumhurbaşkanı, bakan ve milletvekillerine yönelik hakaret suçlarına “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yetkilidir” diyerek yetkisizlik kararı verir. İki savcılık arasında meydana gelen yetki uyuşmazlığı nedeniyle dosya Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gelir. Mahkeme, Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yetkili olduğuna karar vererek soruşturma dosyasını Ankara Batı Savcılığı’na göndermiştir.

Trafik kafanızı karıştırmasın.

Bu arada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nda, dosyaya bakan ve yetkisizlik kararı veren savcı dosyadan alınarak yerine başka savcı getirilir.

Şimdi can alıcı noktaya geliyorum.

“İltisak ve irtibat” sadece İmamoğlu olunca mı?


Ankara Batı Savcılığı, 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkilendirme kararı sonrasında soruşturmayı yürütürken Ahmet Zeki Üçok ifade vermek üzere Ankara Batı Savcılığı’na çağrılır. Savcının odasında ifade vermeye hazırlanan emekli Albay Üçok kendisi ve Barış Terkoğlu hakkında iddianame hazırlandığını öğrenir.

İddianameye göre iki isim, iki bakan yardımcısına hakaret etmiştir ve...

Kamu Görevlisine Karşı Görevinden Dolayı Alenen Hakaret Suçu eylemine uyan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu 125/2, 125/1, 3-a 4 maddesi uyarınca iki kez cezalandırılması talep edilmiştir...

Tıpkı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu davasında olduğu gibi şüphelilerin hepsi hakkında 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinde belirtilen güvenlik tedbirlerinin ayrı ayrı uygulanması talebiyle 9 Kasım 2022’de iddianame düzenlenmiştir. Yani “siyasi yasak” istenmiştir.

53’üncü madde ne mi? Hemen paylaşayım: “Vakıf, Dernek, Sendika, Şirket ve Siyasi Parti Tüzel Kişiliklerinin Yöneticisi veya Denetçisi Olmaktan Yoksunluk...”

SONUÇ: Şimdi elinde belgeleri olan, bunu yetkili makamlarla paylaşan ve röportaj yapan kişi o röportajı yapan gazeteciyle birlikte yargılanacak. Klasör klasör belgeleri ABD’ye yolladık ama içeride belge getirenleri yargılıyoruz. İBB’de “iltisak ve irtibat” davası nasıl yürüyorsa Üçok’un verdiği belgeler üzerinden de “iltisak ve irtibat” soruşturması yürümesi gerekirken suçlananın gazeteci olması çelişki değil mi?