Bir okuyucum sosyal medyadan “Muhteşem bir öngörü. Maalesef tam 12’den vurdunuz...” mesajını göndermiş. Altına da 25 Eylül 2021 günü yazdığım “Erdoğan’ın 2023 seçim stratejisi netleşiyor” başlıklı yazımın linkini eklemiş.

O yazımdan bir paragraf aktarırsam, okuyucumun “öngörü” sözcüğüyle neyi kastettiğini daha kolay anlarız:

“Erdoğan’dan 2023 seçimleri öncesinde en çok ‘yerli ve milli’ ifadesini duyacağız. Yoğun bir şekilde ‘antiemperyalist’ bir dil de kullanacak olan Erdoğan’ın en önemli siyasi kozlarından biri de ‘dini söylem’ olacak. ‘Kürt sorunu yoktur, biz çözdük’ yaklaşımı sergileyen Erdoğan aynı zamanda ‘milliyetçi’ bir tavır sergileyecek.

Erdoğan’ın 2023 öncesinde söylem değişikliğine gideceğini, daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük vaat edeceğini düşünen, yeni bir çözüm süreci bekleyenler büyük bir hayal kırıklığı yaşayacak.”

★★★

Görünen köy kılavuz istemiyormuş.

Tayyip Erdoğan’ın 2023 seçim stratejisi tam da yazdığım gibi oluşturulmuş. Üzerine biraz da “eser siyaseti” eklenmiş.

“Yerli ve milli”, “Antiemperyalist”, “Milliyetçi” ve “Dinci” olmak diye özetlediğim bu strateji, haliyle rakip için “gayri milli”, “emperyalistlerle iş birliği içinde”, “terörle kucak kucağa” ve “Din karşıtı” sıfatlarını üretmiş.

Erdoğan, ben yazıyı yazdıktan sonraki iki yıl boyunca beş unsuru da yoğun bir şekilde kullandı.

Bu beş unsurun antitezi olarak belirlediği o sıfatları da acımasız bir şekilde muhalefetin üzerine boca etti.

21 yıllık iktidarın yarattığı “Erdoğanizm” sayesinde, dinci ve milliyetçi söylemlerini keskin bir kılıç gibi kullanarak herkesi her söylediğine inandırmayı başardı.

O bunu yaparken altı liderden oluşan Altılı Masa,

- Bir Kuzey Avrupa ülkesinde siyaset yapıyor gibi hareket etti.

- Aylar boyunca onlarca toplantıda onlarca karar alıp binlerce sayfa metin üretti.

- O metinlerdeki binlerce vaadi, soyut kavramlarla milletin üzerine boca etti.

- Erdoğan’ın stratejisini okumak, tedbir almak yerine milletin yüzleştiği yoksulluğa, mutfaktaki yangına güvendi.

- Stratejilerini halkın demokrasiye, adalete aç olduğu, Tayyip Erdoğan’ı değiştirmeye karar verdiği fikrine dayandırdı.

- PKK’nın toplumda yarattığı travmanın uzun yıllar boyunca özellikle iç bölgelerde ve Karadeniz’de ortaya çıkardığı (siyaset tarafından suiistimal edilmeye müsait) ruh halini de göremedi.

- Bir başka göremedikleri şey de yükselen milliyetçiliğin yarattığı “göçmen karşıtlığı” oldu.

★★★

Neticede Kılıçdaroğlu, etrafında “kazanıyoruz efendim” nakaratını tekrarlayan koronun yanlış yönlendirmeleri yüzünden bütün bunları ancak ikinci tura bir hafta kala görebildi ve haliyle çok geç kaldı. Elinden geleni yapsa da ülkenin yarısıyla birlikte o büyük hayal kırıklığını yaşamaktan kurtulamadı.

Karşılaştığımız sonucun, halk açısından en iyi tarafı, ülkenin kendi yankı odasına hapsolmuş “muhalefetinin” büyük bir değişim yaşayabilmesi için büyük fırsat yaratması oldu. Dilerim, Erdoğan karşısında bir kez daha başarısız olan liderler, şapkalarını önlerine koyup bu değişim fırsatının önüne geçmezler.

HDP tabanında kısmi boykot


Kemal Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs’tan sonraki 10 gün boyunca Sinan Oğan ve Ümit Özdağ’ın peşine düşmesi, onları ikna etmek için abartılı bir milliyetçi dil kullanması, kayyum meselesini tartışmaya açması belli ki kendisine kerhen destek veren HDP seçmenlerini küstürmüş.

Seçim sonuçlarını 14 Mayıs’taki ilk turla karşılaştırdığımızda bunu görmek mümkün.

Oturup tek tek o illerdeki değişime baktım. Çıkan sonuca bakın:

Kars 1722, Iğdır 1043, Ağrı 12328, Muş 6728, Diyarbakır 4089, Mardin 14 bin 689, Batman 7857, Bitlis 5853, Siirt 5360, Şırnak 8904, Van 25771, Hakkari 6364 azaldı.

Bu illerdeki toplam kaybı 138 bin 334 olan Kılıçdaroğlu’nun sadece Tunceli ve Ardahan’da 1703 oy artırabildiğini not düşeyim. Tunceli’nin kendi şehri olduğunu, Ardahan’da da yeni seçilen CHP Milletvekili Özgür İncesu’nun olağanüstü çaba gösterdiğini unutmamak lazım.

Kılıçdaroğlu’nun 138 bin 334 oy kaybını genel bir eğilim gibi görmek imkansız. Zira Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aynı illerde oyunu 30 bin 813 artırmış. Erdoğan sadece Batman’da 1209 oy kaybetmiş.

Kürt seçmenin ilgisizliğini sadece bölge illerinde görmüyoruz.

İstanbul ve İzmir’deki HDP seçmenleri de sandığa gitmemeyi tercih etmiş. Katılım istanbul’da 3 puan, İzmir’de 3,3 puan düşmüş.

2. turda Erdoğan’ın toplamda 634 bin 174, Kılıçdaroğlu’nun ise toplamda 862 bin 858 oy artırabildiğini dikkate alırsak, HDP seçmeninin boykotunun sonuçta ne derece etkili olduğunu görebilirsiniz.