Sevgili okurlarım, geçen yıldan bu yana Türk siyasetine çok önemli bir kavram girmiş oldu...

Altılı masa.

Önce çok olumlu adımlar attılar ama sonrasında içlerinden bazıları mızıkçılık etmeye başladı. Böylece ortaya iktidarın da yararlanmaya kalkıştığı bazı fikir ayrılıkları çıkmış oldu.

Bu ayrılıklar nereye kadar gider?

Nasıl sonuçlanır?

Kimsenin bildiği yok.

Belki altılı masayı oluşturan ve söz sahibi olan parti genel başkanları da bu sorunun yanıtını bilmiyor...

Ya da düşündüklerini açıklamak istemiyorlar.

★★★

Türk siyasetinde böyle bir masa, başka bir deyişle bir partiler topluluğu ilk kez kurulmuş oldu.

Epey önceki yıllarda bunun daha küçük ve önemsiz olanları defalarca kurulmuş ama memleketin kaderi üzerinde böylesine önemli bir etki yaratmaları mümkün olmamıştı.

Bu seferki ise epeyce değişik çünkü karşımızdaki tablo epeyce farklı!

20 yıldan bu yana tek parti iktidarının ağır baskısı altında yaşıyoruz.

Çok basit bir örnek vereyim...

AKP iktidar olduğunda 18 yaşında olan gençler şimdi 38 yaşında...

Ve böylesine bir ortamda başka bir iktidarla bugüne kadar tanışmaları mümkün olmadı!

O gün doğan çocuklar şimdi 18 yaşında.

Karşılarında hep aynı iktidar suratları, aynı kişiler ve bıktırırcasına tekrarlanan hep aynı ‘müjdeler...’

Ay’a, uzaya astronot göndermek dahil!

★★★

Beyinleri bu gibi palavralarla yıkanan milyonlarca insanımız ne yapsın, nereye gitsin!..

Altılı masa işte bu durumda daha da büyük önem kazanmış oluyor.

Kusura bakmasınlar ama Türkiye’nin bu ortamında bizim de kendilerinden bazı beklentilerimiz var.

-Hiçbir parti lideri bu saatten sonra mızıkçılık yapmasın.

-Hiçbiri öteki partileri suçlamasın.

-Başta Kılıçdaroğlu ve Akşener olmak üzere herkes kendi sorumluluğunu bilsin, hesabını ona göre yapsın.

Eleştiri elbette olacaktır da, iş öteki partileri suçlamaya geldiği takdirde durumlar değişir.

Altılı masanın iki büyük partisi olan CHP ve İYİ Parti’ye bu konuda çok önemli görevler düşüyor.

★★★

Bu masa siyasetteki ağırlığını yitirdiği takdirde, yeni ortaya çıkacak koşulların ve özellikle baskı rejiminin altında milyonlarca insanımız inim inim inler ve ezilmeyi sürdürür.

Önümüzdeki seçimlerde AKP yeniden iktidar olduğu takdirde olacakların hesabını başta altılı masa olmak üzere herkes kendi kendine yapmalıdır.

Şu anda elde muhteşem bir potansiyel var...

Recep Tayyip artık herkesi bıktırdı, giderek büyük yaralar aldı.

Cumhurbaşkanlığı seçimini büyük olasılıkla kazanamayacağını kendisi de, partisi de çok iyi biliyor.

Meclis seçimlerine gelince...

En az cumhurbaşkanı seçimi kadar önemlidir.

Cumhurbaşkanlığı önemlidir ama tek başına yetmez.

Bugünkü muhalefetin ne pahasına olursa olsun Meclis’te çoğunluk sağlaması gerekir.

Bunun şakası yoktur.

★★★

Bu süreç kişisel kaprislerle, küçük siyasal çıkar hesaplarıyla yönetilecek bir iş değildir.

Burada kendi adıma bir kez daha söylemeyi görev biliyorum.

Oyum cumhurbaşkanlığı için altılı masa tarafından seçilecek adaya gidecektir...

Yeter ki geçmişinde şaibeler olan, oralardan buralara zıplamayı huy edinmiş bir aday ortaya çıkarılmasın...

Ki böyle bir şey olacağını aklımın ucundan bile geçirmem.

Bugüne kadar her seçimde irili ufaklı çeşitli partilere oy vermiş olan milyonlarca insanımızdan da kendi adıma bunu beklerim.

Bu söylediklerimin aksini yapanlar sonra hiç ağlaşmasın, yakınmasın...

Ve hiçbir seçmen daha sonra, iş işten geçtikten sonra o klasik bahaneye sığınıp mazeret üretmeye kalkışmasın:

“Keşke ellerim kırılsaydı da!..”

El kol kırılmasına gerek yoktur ama işte o zaman, son pişmanlık fayda vermez.

★★★

Yarınki altılı masa toplantısına katılacak bütün genel başkanlardan beklentimiz şudur:

Zaman giderek daralıyor, sizler de elinizi biraz daha çabuk tutmaya çalışsanız, kamuoyunun karşısına somut ve olumlu kararlarla çıksanız iyi olur.

Karşı taraf iktidarın elden gideceği korkusuna iyice kapıldı.

Korkmakta haklı...

Bu durumda altılı masaya düşen görev çok daha büyük önem kazanıyor.

Bekleyeceğiz.

Göreceğiz.