“Mutlu eden bir şeyi geride bırakmak, hayatınızda bir bölümü kapatmak zordur. Çok istediğiniz ancak sizde sonsuza dek kalamayacak bir şeyden ayrılmak sizi incitebilir!

Vedalaşmak hiç kolay değil...

Her birimiz öyle ya da böyle bir şekilde bu deneyimi yaşamışızdır. Belki bir daha hiçbir zaman o boşluğu dolduramayacaksınız! Bilinmezle yüzleşmek, konfor alanınızdan ayrılmak ve bir sayfayı kapatmak zordur.

Bir boşluk hissi yaşayacaksınız, doğru... Çünkü kaybın sebep olacağı acı gerçektir! Bu yüzden veda etmeyi öğrenmek zorundasınız! Veda etmeyi öğrenmek, büyümeyi öğrenmek demektir...

İspanya’da La Rioja Üniversitesi öğretim görevlisi, ergen psikoloğu Adriana Diez ‘Veda etmek zordur’ adını verdiği çalışmasında bunları yazmış.

İster bir insandan, ister elindeki güçlerden ayrılmak olsun veda etmek zordur... Ayrılıklar insanın yaşamını, ilişkilerini belirlediği kadar karakterini de belirler! Uzmanlara göre, insanın yaşamı ayrılıklarının izleri üzerine kurulur!

Şair Hayrullah Cırık ‘Adamın Hası’ şiirinde şöyle der... Adamın hası harmanda belli olur / Ya bir tas ayran getirir / Ya da tutar işin bir ucundan / Terleyerek terine ortak olur / Orak bir elinde türküde varsa dilinde / Bulmuşsun adamın hasını sen / Daha da arkan yere gelmez / Böyle dostluklar içinde olunca sen...

Aranan has adam ve onda aranan şey erkek ya da kadın farketmez insanın karakteridir aslında!

Fakat ben karakter için iki şeye bakmaya başladım son yıllarda.

Altındaki yüzlerce beygirlik aracın gücüne güvenip direksiyona geçen ve birinden, misal oturduğu koltuğun gücünden ayrılmak üzere olana!

İstersen bilim insanı ol, istersen üniversiteye bile gitme direksiyon başındaki ve ayrılmak üzereyken yapıp ettiklerin karakterini şak diye ortaya koyar!

Atasözü dağarcığımıza yeni eklenen bir söz var hatta... Adamın hası ayrılıkta belli olur!

Karşındaki buz gibi soğumuş senden, ayrılmak istiyor. Medenice veda et değil mi?

Yok... Yediremiyor kaybetmeyi kendine. Veda edeceği şey tapulu malı sanki...

O güne kadar hiç yapmadıklarını yapmaya başlıyor önce. Durduk yere çiçekler, borç harç alınan pahalı hediyeler gönderiyor. Benden ayrılma çok değişeceğim, acayip şeyler yapacağım demeye başlıyor. Bir düşünceli oluveriyor ki, gerçek karakterini bilenler şaşıp kalıyor.

Bu göz boyamalara kanan olursa güzel, inanmayanların ise vay haline!

Adamın hası dönüyor özüne... Kapılara dayanmalar mı, tehditler mi, eline silah almalar mı, iyi günlerde çekilmiş mahrem fotoğrafları sosyal medya hesaplarında utanmadan yayınlamak mı, türlü yalanlar eklediği yazışmaları ortaya dökmeler mi, evin camlarını indirmeler mi, kuytularda sıkıştırıp dayak atmalar mı...

Yahu karşıdaki sana buz gibi soğudum senden, yaptıklarından, düşüncesizliklerinden, bencilliklerinden, kendini kayırmalarından, beni çantada keklik görmelerinden bıktım usandım, düş yakamdan, sen yoluna ben yoluma gideyim diyor anlasana değil mi?

İşin ucu kime batmış, mevzu nereye gitmiş ve hatta nerelere gidebilir, sonu fırtına olmuş alev almış fark etmez son ana kadar direnecek illa ki.

Ergen psikoloğu Adriana Diez’in dediği gibi konfor alanınızdan ayrılmak ve bir sayfayı kapatmak çok zordur. Veda etmeyi öğrenmek, büyümeyi öğrenmek demektir çünkü...

1945 doğumlu Burmalı kadın politikacı, diplomat, yazar ve Nobel Barış Ödülü sahibi Aung San Suu Kyi’nin Sakharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü’nü alırken dediği gibi “Yozlaştıran güç değil, korkudur. Gücü kaybetme korkusu...”

Seçime üç gün kaldığı için yazayım dedim. Çünkü seçimler de bir bakıma vedadır... Koltuğa, güce, iktidara veda ihtimali vardır her seçimin ucunda!