Ne yazık ki Türkiye, 1912-1913 Balkan Bozgunu’nu yaşayarak parçalanma sürecine girmiş Osmanlı ile büyük benzerlikler taşıyor. Sürecin sonunda illa Osmanlı gibi olacağız demiyorum ancak başımızın dertte olduğu ve acil önlem alınması gerektiğini değerlendiriyorum.

Maddeler halinde duruma bakalım; sorunları ortaya koyup çıkış yolu arayalım…

1-Dünyada Neler Oluyor?

Dünya’da iki ana blok var: ABD+AB ve karşılarında Rusya+Çin.

Dünya büyük bir salgını atlattıktan sonra ABD+AB bloku, Çin tedarik zincirleri ve özellikle Rus enerjisine bağlı kalmanın ne kadar sıkıntılı bir konu olduğunu anladı. Bu durumdan çıkmak ve karşı bloku geriletmek için küresel ana fay hatlarını harekete geçirdiler.

Siyasi fay hatları, tıpkı jeolojik katmanların birbirine çarpması gibi, küresel hegemonyayı devam ettirmek üzere, blokların yüzleştikleri, haliyle çarpıştıkları, birinin diğerini ittirmeye çalıştığı alanlardır.

Bu bağlamda Ukrayna’nın Rusya’yı sıkıştırma için kullanılması Rus saldırganlığını tetikleyerek Rusya -Ukrayna savaşını doğurdu. Böylece uzun süredir hareket etmeyen batı ve Rusya arasındaki fay hattı savaşla sallanmaya başladı.

***

İkinci fay hattı ise Rusya+Çin blokunun Körfezdeki müttefiki İran ile ABD’nin etki alanındaki Körfez Ülkeleri+İsrail arasında yer alan Ortadoğu fay hattıdır. Burası da İsrail-Filistin çatışması ile harekete geçmiştir.

Üçüncü fay hattı ise Uzakdoğu ve Pasifik’te Çin ve ABD arasındaki hattır. Yan öğeler Kuzey Kore ile Rusya bir tarafta, Japonya, Güney Kore, Tayvan, Avustralya ise karşı yandadır.

Kuzey Kore’nin füze denemeleri, Çin ve ABD donanmalarının karşılıklı tacizleri an itibariyle sıcak savaşa dönüşmemiş olsa bile, er ya da geç, kısa ama yoğun ateş gücü içeren, Çin ve ABD donanmaları arasında geçecek bir savaş, 1941 yılındaki ABD ve Japonya arasında geçen Midway çarpışması misali dengeleri değiştirecektir.

***

Türkiye kuzey ve güneyinde iki fay hattı arasında uzanırken mevcut iktidar ne yapmıştır?

AKP iktidarı, oyları elde tutmak uğruna koca toplumun kutuplaşmasına yol açıp dehşet verici stratejik bir hataya imza atmıştır.

Kutuplaşan toplumun ekonomik ya da siyasal amaç birlikteliği de ortadan kalktığı için her konuda sürekli tartışan, enerjisini kısır döngülerde yitirmiş bir insan yapısı karşımızdadır.

Bu durum küresel her blokun Türkiye üzerinde planlar yapmasına neden olmuştur.

Bugün güney sınırlarımızdaki terör yapıları, batıda Meriç kıyısındaki batı kaynaklı devasa askeri yığınaklar, üsler bunun kanıtıdır.

İktidar güçlü Türkiye sloganları kullansa da dış politikadaki zigzaglar ülkenin küresel otoritesinde zayıflamalara yol açmıştır.

***

İktisadi  yaşamı yükseltecek temel güç olan eğitime baktığımızda: Son yirmi yılda siyasi iktidarın kendisine sadık insanlar yetiştirmesi adına eğitimin yeniden dizayn edilmesi kalitenin bozulmasına neden olmuştur.

Eğitimdeki zafiyet, ekonomiye gereken yüksek teknoloji üretecek iş gücünün doğmasını engellemiştir.

İş gücü zayıf olunca firmaların ihracatları düşük teknolojiye dayalı mallara kalmış, bu da rekabet gücünü düşürerek gelirleri azaltmıştır.

İhracatın içindeki yüksek teknoloji içeren mal oranı %3 civarında takılı kalarak dış ticaret dengesini bozmuştur.

Konu sadece dış ticaret açığı sorunu da değildir.

Üzülerek ifade edelim ki:  Türk kamu+özel sektöründe son derece az ya da hiç olmayan;

*Yeni nesil otomasyondan yoksunluk ( endüstriyel robotlar, eklemeli 3D üretim, sanallaştırma teknolojisi)

*5G ve ötesi, bağlantı eksiklikleri, alt yapı sorunları

*Uç bilişim eksikliği (veri depolama ve kaynak yakınlaştırması)

*Kuantum bilişiminden uzaklık ( küçük ölçeklerde mekaniksel hesaplama)

*Software 2.0 AI geleceğini ıskalamak ( Yazılımların yapay zekaya dönüşememesi)

*Nöromorfik işlem teknolojisine sahip olmamak (nöro-biyolojik sinir sistemine benzer ya da entegre işlerin üretilememesi)

*Siber güvenlik konusunda bir şey yapmamak.

*Bio-Devrimi görmemek ( Biomakineler, sistemler, moleküller üzerine çalışmalar)

*Nano ve komposit materyaller, yarı iletkenler hakkında iş yapmamak…

Bu eksiklikler bizlere çok büyük maliyetler doğuracaktır. Bu maliyetler şimdilik ülkede enflasyonun artışı, refah azalışı olacak daha sonra ise ‘Sanayi Devrimi’ni kaçıran Osmanlı’nın başına gelenlere benzer durumlar yaratacaktır.

Neden mi?

Hegemonik güçler 1. ve 2. Dünya Savaşları’nın benzeri bir paylaşım sürecine girdi. Buna yeni nesil dünya savaşı diyebilirsiniz. Burada bloklar arasında ayakta kalmanız amaç ve kader birliği olan bir toplum ve güçlü ekonomi ile mümkündür.

Küresel fay hatları harekete geçip savaşlar üretirken küçük siyasi çıkarlar peşinde koşanlar bizleri bu fırtınadan tek parça halinde nasıl çıkarabilir?

Firmalar ve ekonomi güçlü ise ordunuz güçlü olabilir. Kılıç ve kalkanla savaşma devri çoktan kapandı ise, koca ordu sadece SİHA ile zafere koşamayacaksa, ileri teknoloji kullanan askerler ve fabrika işçilerinden başka kim bizim geleceğimizi garanti altına alabilir?

Vakit daralıyor…