İnsan çocuğu için ne yapmaz ki! Yemez, yedirir; giymez, giydirir. Ona her şeyin en iyisini vermek için çabalar. Kendi yapamadıklarını yapsın ister. Eğitimli, bilgili olsun; toplumda saygı görsün ister. Ancak ne yazık ki, çocuklarımızın iyi bir eğitim alması artık birçok aile için hayal oldu.
Devlet okullarının hali ortada. Eğitime ayrılan bütçesinin yetersizliğinden dolayı oluşan fiziki altyapı ve donanım eksiklikleri, kalabalık sınıflar, ikili öğretim en iyi devlet okullarını bile özel okullarla yarışamayacak hale getirdi.
Eğitimde çeşitlilik ve eşitlik konularında da eksiklikler var. Türkiye'nin kültürel ve inanç çeşitliliği eğitim programlarında ve ders kitaplarında yeterince yansıtılmamakta. Bu durum uçurumu daha da derinleştirmekte. Eğitime erişimde en çok zarar görenler de kız çocukları, mülteci çocuklar, anadili farklı olan çocuklar, engelli çocuklar ve geçici koruma altındaki çocuklar.
Diğer bir yanda, özel okulların yaptıkları zamlar, gelir düzeyi yüksek aileleri bile zorlar hale geldi. Öğretmenler yeterli ücret alamadıklarından şikayetçi. Özel okullar da yaptıkları artışların maliyetlerini karşılamada yetersiz kalmasından yakınmakta. Durum öyle karışık ki, sonuçtan ne aileler ne eğitimciler ne de zammı yapan okullar memnun. Herkes olaya kendi açısından bakıyor. Ben de konuyu hem eğitimci hem de çocuk sahibi olan bir anne olarak değerlendiriyorum. Maalesef durum son derece vahim ve endişe verici.
Son yıllarda Türkiye'deki özel okulların ücretlerindeki olağanüstü artışlar hem veliler hem de eğitimciler arasında büyük bir sorun haline geldi. Sadece eğitimde değil, eğitim dışı ücretlerdeki zamlar da aileleri zorlamakta.
2024-2025 eğitim öğretim yılı için bazı özel okulların ilkokul 1. sınıf ücretleri 300.000 TL'den başlayıp 500.000 TL'ye kadar çıkıyor. Bazı tanınmış kolejlerin hazırlık sınıfı ücretleri ise 300.000 TL ile 650.000 TL arasında değişiyor. İnanabiliyor musunuz?
TÜRK-İş’in 2023 verilerine göre dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için gereken aylık gıda harcaması (açlık sınırı) yaklaşık 14.431 TL. Aynı ailenin giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri diğer zorunlu aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) yaklaşık 47.009 TL’dir. Bu rakamlar, sadece temel ihtiyaçları karşılayabilmek için gerekli en az gelir seviyesini göstermektedir. Buna bir de eğitim masrafını ekleyin, tabii çocuk başına.
Sonuç olarak, Türkiye'deki özel okul fiyatlarındaki fahiş artışlar, eğitimde fırsat eşitliğini tehlikeye atmakta, eğitim sistemi ve kalitesi üzerinde olumsuz etkiler yaratmakta ve toplumsal eşitsizliği derinleştirmektedir.
Bu durum, her zamanki gibi Türkiye'nin eğitim sisteminin, öğrencilerin, öğretmenlerin ve velilerin ihtiyaçlarını karşılayamadığını, ivedi ve kapsamlı reformlara ihtiyaç duyulduğunu göstermektedir.
★★★
OMURİLİK SARIMSAĞI
Sosyal medyada yeniden gündeme gelen 'Kim Milyoner Olmak İster' yarışmasının bir bölümünde yarışmacıya, 'Hangisi beyindeki bir bölgeye verilen addır?' diye bir soru soruldu. Yarışmacı, bu soruya cevap vermek için telefon jokerini kullanarak bir doktor arkadaşını aradı. Doktor, şıklar arasından 'Omurilik soğanı' yerine 'Omurilik sarımsağı' cevabını verdi.
Arkadaş, liseyi bitirmeden mi tıp fakültesine girdin? Edebiyat mezunu biri olarak ben bile cevabı biliyorum. Hadi cevabı geç, hiç değilse omurilik sarımsağı diye bir şey olmadığını biliyorum. Birçok kişi durumu komik olarak değerlendirse de durum tam bir 'güleriz ağlanacak halimize' durumu.
Acaba ülkemizdeki kaç kişi 'liyakat' kelimesinin anlamını biliyor? Aslında esas soru 'kaç kişi bilmiyor' olmalı. Bence tahminlerimizin çok üzerinde.
‘Liyakat’, bir işe uygunluk, yeterlilik anlamına gelen Arapça kökenli bir kelimedir. Yani işinin ehli demektir.
Ne yazık ki, ülkemizde liyakatsizlik her alanda sıkça karşımıza çıkıyor. Amasra'daki bir maden faciasında ihmal ve liyakatsizliğin yol açtığı ciddi sonuçları hepimiz gördük. Üniversite yönetimlerindeki liyakatsiz atamalara şahit olduk. Türkiye'nin en güvenilir yardım kurumunun, 2023'te meydana gelen deprem sonrasında afet bölgesinde etkin müdahalede bulunamaması ve koordinasyonsuzluk yüzünden mağdur olan insanlara gereken yardımı sağlayamaması bunun en acı örneklerinden biri oldu. Doğru düzgün okuma yazması olmayan siyasetçilerin geldiği makamlara tanık olduk. Yaz yaz bitmez!
'Liyakatin olmadığı her şey çürümeye mahkûmdur' sözü adeta günümüzün özeti. Bu tür olaylar, liyakatin önemini ve yetersizliğin veya yanlış atamaların toplum üzerindeki olumsuz etkilerini gösteriyor. Liyakatsizliğin neden olduğu sorunlar, sadece bireylerin hayatlarını etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda geniş çaplı toplumsal ve ekonomik sorunlara da yol açıyor.