Tarihçi Amy Boyington'a göre dönemin zarif görünümlü beyefendileri ve hanımefendileri, aslında başlarında birer parazit yuvası taşıyordu.

ASALET SEMBOLÜ AMA HİJYEN KABUSU

18'inci yüzyılda yüzyılda hem erkekler hem kadınlar peruk takardı. Erkeklerin perukları genellikle at kılından yapılır, beyaz ya da krem rengi görünmesi için bolca pudralanırdı. Bu peruklar, başa hayvansal yağlarla yapıştırılır, ardından un veya kil tozu serpilirdi.

Üstelik kötü kokuları bastırmak için sık sık parfüm de eklenirdi.

Kadınlar ise kendi saçlarını yüksek topuzlar şeklinde şekillendirir, hacim kazandırmak için ek saçlar ve postişler kullanırlardı. Bu karmaşık saç modelleri çok pahalıya mal olduğundan, kadınlar saçlarını haftalarca yıkamadan sadece süslerini değiştirerek kullanırlardı.

ZARAFETİN İÇİNDE GİZLENEN GERÇEK

Bu devasa peruklar, şık görünmelerine rağmen bitlerin ve diğer parazitlerin yuvası haline gelmişti. Dönemin hijyen alışkanlıkları bugünkünden çok farklıydı; insanlar aylarca yıkanmadığı için, peruklar kısa sürede pis kokulu, yağlı ve kaşıntılı bir hâl alıyordu.

Erkekler peruklarını çıkarıp kaynatarak bitlerden kurtulabiliyordu, ancak kadınlar için durum daha zordu. Kendi saçlarıyla örülmüş karmaşık modelleri bozmak neredeyse imkânsızdı.

"BİTLER ZENGİN VE FAKİR AYIRMIYOR"

Dönemin kadınları, bitlerden kurtulmak için sık dişli özel taraklar kullanıyordu. Bazı tarakların sapı o kadar uzundu ki, kadınlar onlarla baş derilerini kaşıyabiliyordu.

Boyington'a göre, o dönemde bitler o kadar yaygındı ki, "en soylu hanımlar bile onlardan kurtulamıyordu." Bu durum o kadar bilinen bir gerçeğe dönüşmüştü ki, bitler aristokrasiye dair hiciv karikatürlerinde bile yer almıştı.