Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, iktisadi alanda da adeta ‘mucize’ niteliğinde plan, program, strateji ve politikaları hayata geçirdi. Savaş bitkini ülkenin ekonomi temelleri öylesine sağlam atıldı ki, o dönemde kurulan bankalar, fabrikalar, işletmeler günümüze kadar gelip ekonomi çarkının dönmesinde kritik rol oynadı. Osmanlı İmparatorluğu’ndan tümden çökmüş, ağır borçlar ve kapitülasyonlarla içinden çıkılmaz bir hale dönüşmüş ekonomi devralan Atatürk, tüm adımlarını bağımsız bir Cumhuriyet kurmanın bağımsız ekonomi oluşturmaktan geçtiği bilinciyle attı. Ekonominin harcı bu bilinçle karıldı, temel bu bilinç üzerine inşa edildi.
HER SEKTÖRE BİR BANKA
15 yılda sanayi, ticaret, tarım ve denizcilik gibi kritik sektörlerin her birine yönelik 12 banka kuruldu. Halkın birikim ve destekleriyle kurulan bu bankalar sayesinde sektörler hızlı büyüdü. Yeniden yapılandırılan Ziraat Bankası aracılığıyla tarım desteklenirken yeni kurulan Türkiye İş Bankası ile sanayi, Türkiye Sınai ve Maadin Bankası ile kalkınma projeleri, Emlak ve Eytam Bankası ile konut, Sümerbank’la tekstil ve büyük imalat sanayi, Etibank’la madencilik ve enerji, Denizbank’la denizcilik, Halkbank’la küçük ölçekli işletmeler desteklendi.
Atatürk’ün iktisadi bağımsızlığı en iyi anlatan, “Her fabrika bir kaledir” sözü, hem gerçek anlamı hem de mecazi anlamıyla dönemin iktisat politikasını olduğu gibi özetliyor. Atatürk 15 yılda 42 fabrika kurdu. Fabrikalar, olası bir savaş, her an vatanı savunma zorunluluğu riskleri ön planda tutularak anında silah ve cephane üretecek şekilde dizayn edilip yurdun dört bir yanında faaliyete başladı.
Atatürk bağımsız ekonomiyi yarattı
İktisadi alanda gerçekleştirdiği mucizelerle iflas etmiş ülke ekonomisini ayağa kaldıran Atatürk, 15 yılda uçak fabrikası dahil 42 fabrika, 12 banka, çok sayıda atölye ve işletmeyi sıfırdan kurdu.