‘MİLLİ-TÜRKLÜK’ VURGUSU: “Benim hayatta yegane fahrim (övüncüm), servetim Türklükten başka bir şey değildir” diyerek ‘milli’ bir dış politika takip etti. ‘Milli Devlet’ olarak uluslararası alanda ülkenin menfaatleri her zaman, her şeyin üstünde tutuldu.
TÜRKİYE’Yİ TANITTI: Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında yeni devletin uluslararası alanda tanınması ve kabul görmesi için büyük mücadele yürüttü. Milli devlet olarak Türkiye’nin uluslararası alanda ilk ciddi adımı Lozan Konferansı ile atıldı.
BAĞIMSIZLIKTAN TAVİZ YOK!: Lozan’da bazı konularda kesin sonuçlar elde edilememesi ve uygulamada çıkan sorunlara karşı ‘milli çıkarlara uygun’ politikalar yürütüldü. Bu dönemin en belirgin özelliği ‘bağımsızlıktan’ taviz verilmemesidir. Atatürk, bağımsız vurgusunu şöyle dile getirmiştir: “Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, kültürel ve benzeri her hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan mahrumiyet, millet ve memleketin gerçek manasında bütün bağımsızlığından mahrumiyet demektir.”
MUSUL-KAPİTÜLASYON-MÜBADELE: İlk yıllarda İngiltere ile Musul sorunu vardı. İçeride Şeyh Sait isyanı ile sıkıntı yaşayan Türkiye, 5 Haziran 1926’da İngiltere ve Irak Hükümeti ile anlaşma imzaladı. Musul, Irak’a bırakıldı ancak buna karşı Türkiye’ye Musul petrollerinin 25 yıl süre ile yüzde 10 pay verilmesi şartı kondu. Sonraki yıllarda bu paydan İngiltere’den alınan para karşılığında vazgeçildi. Osmanlı’dan kalan borçlarda en çok alacaklı devlet Fransa idi. ‘Borçlar Meselesi’ nedeniyle Türkiye-Fransa arasında ilişkiler gerildi, 1928’de anlaşma imzalandı ancak 1929 ekonomik buhranı ödemelerde sıkıntıya neden oldu. 1933’de Paris’te yeni bir anlaşma yapılarak borçlar meselesi çözüldü. Türkiye ile Yunanistan arasında 1923 Lozan Anlaşması’ndan sonra din esası üzerinden nüfus mübadelesi gerçekleştirildi. 1 milyon 200 bin Ortodoks Hristiyan Rum, Anadolu’dan Yunanistan’a göç ederken, 500 bin Müslüman Türk ise Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı.
HAYALPERESTLİK KADAR BÜYÜK HATA OLAMAZ
Atatürk, Türkiye için öngördüğü dış politikayı şu veciz sözleriyle anlatmıştır:
“Dünyanın bugünkü şartları ve asırların dimağ ve karakterlerde topladığı hakikatler karşısında hayalperest olmak kadar büyük hata olamaz. Milletimizin güçlü, mutlu ve devamlı yaşayabilmesi için devletin milli siyaset takip etmesi lazımdır. Bunun manası şudur: Milli sınırlarımızda, kendi gücümüze dayanarak varlığını muhafaza etmek, millet ve memleketin saadet ve imarına çalışmak... Aşırı emeller peşinde milleti meşgul etmemek ve zarara sokmamak.”