Türkiye geçen haftayı "Yüzde 50+1" tartışması ile geçirdi.
Almanya’dan dönerken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağına binen gazetecilerin bir anda aklına gelip sordukları “Yüzde 50+1 sistemi değişir mi?” sorusu gündem oldu.
Herkes bunu konuşurken, gazeteciler 4 gün sonra bir kez daha uçakta Erdoğan’a sorularını yöneltme fırsatı buldu.
Ancak ortada hiçbir şey yokken akıllara gelen o soru, tüm Türkiye bu konuyu konuşurken, Bahçeli yüzde 50+1’e sahip çıkmışken, nasıl olduysa bu kez pas geçildi.
Kimse bunu Erdoğan’a sormadı.
Ya da hak yemeyelim “soramadı” diyelim.
Malum sorulacak sorular belli onay mekanizmalarından geçiyor.
Verilen cevaplar da uçakta not alınmıyor. Metin birkaç revizeden sonra basın yayın kuruluşlarına servis ediliyor.
Sorunun sorulup burada “kaybolmuş” olma ihtimali de var.
O kısım belirsiz…
Tek bilinen Erdoğan’ın Bahçeli’nin açıklamaları sonrası bu konuya girmek istemediği…
***
Cumhur ittifakı ortaklarından gelen bu farklı açıklamalar birçok yoruma neden oldu.
Kimi gündemi ekonomiden uzaklaştırmak için planlı bir tartışma dedi.
Kimi adı konmayan kriz yorumları yaptı.
Kimi ise Erdoğan’ın MHP’yi sırtından atmaya çalıştığını iddia etti.
Erdoğan ve Bahçeli’nin Perşembe günü yapacakları söylenen yüz yüze görüşmenin hala olmaması da aralarında soğuk rüzgarlar estiği yorumlarını pekiştirdi.
Erdoğan’ın Bahçeli’nin açıklamalarından sonra sessizliğe bürünmesi konunun kapandığı şeklinde yorumlandı.
Fakat buna pek de inanmamak gerek.
Geçmişe kısa bir yolculuk yapmak aslında iki ismin de sağ gösterip sol vurabildiğini, konuları önce tartıştırıp sonra uzlaşabildiklerini bizlere gösteriyor.
***
İki isim arasındaki görüş ayrılığının en net ortaya çıktığı konu genel aftı.
Mayıs 2018'de Bahçeli, organize suç örgütü lideri olmak suçundan hüküm giyen Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz’ın isimlerini vererek genel af talebinde bulunmuş, Erdoğan “Bahçeli'nin talebi kendisine ait bir taleptir, bizim şu an böyle bir düşüncemiz kesinlikle yok” diye yanıt vermişti.
Bahçeli bu talebi dillendirmeyi sürdürdü.
Alaattin Çakıcı'dan “kader kurbanı” diye bahsetti, cezaevinde hastalandığında kaldırıldığı hastanede ziyaret etti.
İktidardan her seferinde “Af gündemde yok” açıklamaları geldi.
Genel af çıkmadı, ama Bahçeli’nin talebi bir başka düzenleme ile hayata geçti.
Nisan 2020’de koronavirüs salgını nedeniyle TBMM’den geçen infaz düzenlemesi sonrası tahliye edilen isimlerden biri de 16 yıldır cezaevinde bulunan Alaattin Çakıcı oldu. Ekim 2021’de de Kürşat Yılmaz serbest kaldı. İki isim de tahliye olmalarının hemen ardından Bahçeli’yi ziyaret edip sosyal medyadan fotoğraf paylaştı.
İki ismin fikir değişikliklerinin en net örneği ise “Emeklilikte Yaşa Takılanlar”dı. Kasım 2019’da Erdoğan “Tutturmuş bir EYT, erken emeklilik… İskandinav ülkelerinin hepsi bu sistemle battı. Arkadaşlarıma söylüyorum. Beni bu yola asla teşvik etmeyin. Milletimin zararına olan bir şeye asla yokum. Seçim kaybetsek de yokum” demişti. Hemen ardından MHP’nin seçim beyannamesinde aksi yazsa da Bahçeli Erdoğan’ın tavrını desteklediğini açıkladı. Tam 2 yıl sonra ise muhalefetin ısrarlı açıklamaları sonrası Bahçeli “EYT sorunu bizim sorunumuzdur. Kademeli geçiş uygulamasını dikkate alarak EYT sorunu TBMM'de çözülerek gündemden çıkarılmalıdır” diyerek konuyu tekrar gündeme taşıdı.
Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin'den "EYT öncelikli gündemimiz değil” açıklaması geldi.
Uzun tartışmalar sonrası Mart 2023’te EYT Meclis’ten geçti.
***
Bir önceki yerel seçimlerden 5 ay önce 23 Ekim 2018’deki grup toplantısında MHP lideri Bahçeli’nin açıklamaları da çok dikkat çekiciydi.
"MHP olarak bundan böyle kendi göbek bağımızı kendimiz kesmeye hazırız, kararlıyız" dedi Bahçeli o gün.
"Parti olarak 31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçimleri'ne yönelik herhangi bir ittifak beklentimiz, ittifak arayışımız, ittifak niyetimiz geldiğimiz bu aşamada artık kalmamıştır. Önemle diyorum ki hiçbir ittifak bir tarafın reddedilmesiyle, geri adıma zorlanmasıyla, yok sayılmasıyla, tez ve önermelerinin görmezden gelinmesiyle ayakta kalamayacaktır. Hiçbir ittifak diğer tarafın tahakküm ve dayatmasıyla, üstten bakmasıyla, parmak sallamasıyla yaşayamayacaktır” diye konuştu.
Erdoğan ertesi gün “Herkes kendi yoluna” diye yanıt verdi.
1 ay sonra Erdoğan Bahçeli’yi Beştepe’ye davet etti.
Bahçeli görüşmeyi soran gazetecilere “Davet varsa gideriz” diye cevap verdi.
Arada bir soğukluk olduğu ama buzların eritilmeye çalışıldığı belliydi.
O görüşmeden birkaç gün sonra Bahçeli yerel seçimlerde İstanbul, Ankara ve İzmir’de aday çıkartmayacaklarını duyurdu.
***
15 Temmuz darbe girişimi sonrası “Yenikapı ruhu” ile temeli atılan Cumhur İttifakı, aradan geçen süreçte birçok “sınavdan” geçti.
Burada anlattıklarım sadece birkaç örnekti.
İki lider bedelli askerlikten, andımıza birçok farklı konuda karşı karşıya geldi.
Ama sonrasında bir taraf hep yaptığı keskin açıklamalara rağmen geri adım attı.
99 gülden isme özel mühre, kaftandan tablolara karşılıklı hediyelerin alınıp verildiği, samimi baş başa görüşmelerde fikirler değişti, orta yollar bulundu.
Aradan bir süre geçip de konu gündemden düşünce, biri diğerinin tarafına geçti, “asla olmaz” denilen olduruldu.
Şimdi Türkiye yüzde 50+1’le büyük bir temsiliyet tartışması yaşıyor.
Bahçeli “Milletvekili, belediye başkanı, muhtar seçmiyoruz. Cumhurun bütününü temsil edecek cumhurbaşkanı seçiyoruz” diyerek tavrını çok net ortaya koydu.
Fakat bunu esas almamak gerek.
Erdoğan’ın “program yoğunluğu” gerekçe gösterilerek 2 gündür yapılmayan yüz yüze görüşme sonrasında fikirler bir kez daha değişebilir.
Belki hemen ardından, belki de başka olaylarda olduğu gibi konu soğuyup unutulunca bir gün Bahçeli’den durup dururken “yüzde 50+1 değişmeli” açıklaması duyarsak şaşırmamak gerek.