Hiç Amasra’ya yolunuz düştü mü? 

Daha önce de Amasra hakkında yazılar yazmıştım. Yeşil ile mavinin buluştuğu şirin mi şirin bir Karadeniz kasabası. 

Bartın iline bağlı olan Amasra, 3000 yıllık tarihi, ağaç işçiliği ve balıkçılığa dayanan yerel sanatları ile Batı Karadeniz bölgesinin en güzel kıyılarından biri.

Amasra’nın tarihte bilinen ilk adı Sesamos. Bir dönem Lidya egemenliğine giren şehir, M.Ö. IV. yüzyılda Pers yönetimine geçmiş. 

Makedonyalı Büyük İskender’in Anadolu’yu Pers istilasından kurtarmasından sonra Sesamos’un yönetiminin Persli bir prenses olan Amastris’e geçmiş ve bölge onun adıyla anılır olmuş. Amastris’ten sonra iki yüzyıl kadar Pontus Krallığı’na bağlı kalan şehir M.Ö. 70’te Romalıların hakimiyetine girmiş. 

Fatih Sultan Mehmet, Amasra'yı ilk gördüğünde büyülenmiş ve buraya ‘dünyanın göz bebeği’ anlamına gelen ‘Çeşm-i Cihan’ adını vermiş. O zaman Cenevizlilerin elinde olan Amasra’yı o kadar beğenmiş ki savaşarak harap etmek istemediği için kale komutanına ‘Bu kadar güzel bir yere zarar vererek almak istemem, savaşmadan kalenin anahtarını bana getiriniz.’ diye haber yollamış ve şehre zarar vermeden almış.

***
Her köşesi ayrı bir güzelliğe sahip Amasra’nın içinde, daha doğrusu orta yerinde yer alan sırf kadınların çalıştığı bir Pazar var. Burada evlerinde ürettikleri erişteleri, tereyağını, peyniri, reçelleri ve çeşitli el işlerini satıyorlar. 

En güzel salata, meze ve balığı yine merkezde bulunan, pazarın biraz ilerisinde Mustafa Amca’nın Yeri’nde yiyebilirsiniz. Gitmeden mutlaka rezervasyon yapın yoksa yer bulamazsınız.

Gezilecek çok güzel yerleri var. Mesela Kemere Köprüsü. Amasra’da Sormagir ve Boztepe mahallerini birbirine bağlayan Roma döneminde şehre inşa edilmiş bir köprü halen kullanılmakta. 

Ancak bu tarihi köprünün üzerinden, sonradan eklenmiş kocaman metal bir boru geçiyor. Tarihe saygı duyan hiçbir yerde böyle bir şey göremezsiniz. Muhtemelen yerel altyapı ihtiyaçlarını karşılamak için yapılmış. 

Maalesef bu çirkin bir ekleme, köprünün tarihi görünümünü ve bütünlüğünü mahvetmiş. Böyle bir çirkinliğe yol açmadan, tarihe zarar vermeden başka bir alternatif bulunamaz mıydı? 

Bir de sonradan tepelere yapılan binalar var. Bol bol beton! O dokuya uymuyor, eğreti ve çirkin görünüyorlar. 

Keşke sadece bölgenin tarihi yapısına ve geneline uygun binalara izin verilse. Şu çirkin, kibrit kutusu binalara artık izin verilmese… Bir bütünlük olsa, estetik olsa…

***
Amasra’nın tek sorunu sonradan yapılan çirkin binalar değil, maalesef. 2016 yılında bölgeye Termik santral yapılmasına karar verildi. Proje, Amasra'nın Gömü ve Tarlaağzı köylerinde yaklaşık 380 hektarlık bir alana kurulmayı hedefliyordu. Ancak, çevresel etkileri, ekosistem üzerindeki olası zararları ve turizm üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle yoğun tepkiler aldı. 

Proje 2020 yılında Zonguldak İdare Mahkemesi, termik santral için yapılan plan değişikliklerini iptal etti.

Halkın ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının açtığı davalarda, planlamada yapılan çeşitli hatalar ve çevre duyarlılığına uygun olmayan kararlar nedeniyle, çeşitli mahkeme kararlarıyla projenin ilerlemesi engellendi. Özellikle Zonguldak İdare Mahkemesi ve Danıştay'ın kararlarıyla, termik santral için yapılan plan değişiklikleri iptal edildi. 

Bu durum, bölge halkının 'Termiksiz Yaşam Mücadelesi' adı altında yürüttüğü kararlı çabaların bir sonucu olarak, çevresel korumanın ve yerel toplulukların seslerinin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. 

***
Amasra gibi tarihi ve turistik bir yerde kurulacak kömürlü termik santralin zararları saymakla bitmez. 

Öncelikle, santral kömür yakarak çalıştığı için hava kirliliğine neden olur. Bu durum hava kalitesini düşürür ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratır. Kanser vakaları artar.

İkinci olarak, termik santraller büyük miktarda su kullanır ve ısınan bu su yerel su kaynaklarına geri salınır. Böylelikle hem su kirliliğine hem de toprak kirliliğine yol açarak bölgedeki doğaya ve canlılara zarar verir. Tarım ve hayvancılık biter.

Bütün bu etkenler, Amasra gibi turizm potansiyeli yüksek bir bölgenin çevresel, ekonomik ve sosyal yapısını tehlikeye atacaktır.

Projeye ilişkin ÇED süreçleri ve halkın katılım toplantıları da dahil olmak üzere, süreç hâlâ aktif ve çeşitli hukuki mücadeleler devam etmektedir.

Termik santraller, yalnızca bugünümüzü değil, yarınımızı da zehirliyor. Unutmayın, bugün attığımız adımlar, yarının dünyasını şekillendirecektir.

Bugün Bayram

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından çocuklara armağan edilmiş dünyada eşi benzeri olmayan bir bayramdır. 

Atatürk, bu günü çocuklara vererek, onların ülkenin geleceği olduğuna ve ulusal bağımsızlığın korunmasının onların omuzlarında yükseleceğine olan inancını göstermiştir.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, dünyada çocuklara özel olarak adanmış tek bayramdır. Bu, sadece bir kutlama değil, aynı zamanda çocukların yüreklerine dokunan derin bir anlam taşır. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşunu bu özel günle özdeşleştirerek, çocuklara büyük bir sorumluluk ve onur vermiştir. Çocuklara bu bayramı armağan ederek, onların bu ülkenin geleceği, umudu ve en değerli varlıkları olduğunu vurgulamıştır.

Unutmayın, çocuklar, sizler bu dünyanın sadece bugününü değil, yarınını da şekillendirecek olan tohumlarısınız. 23 Nisan, sizlere emanet edilen bu kutsal mirası hatırlatır; sizler, bu büyük milletin temel taşları ve geleceğin öncüleri olacaksınız. Bu özel gün, Atatürk’ün size olan inancının bir simgesidir. 

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun.