Ben ilkokuldayken okula servisle gidip gelirdim. ‘Cumhur Abi’ diye bir servis şoförümüz vardı, hâlâ hatırlıyorum... Gerçekten de abimiz, babamız gibiydi. Ona emanettik! 

Bir keresinde servise koşarken çok kötü düştüm. Dizim kanadı. Cumhur Abi hemen yetişti, beni yerden kaldırdı, kucağında minibüse götürdü... Pansuman yaparken acımasın diye tentürdiyotu üfleyerek sürmüştü... Gerçekten de çok iyi bir insandı.

Bugün, çocuğumu servis şoförünün kucağında görsem çok rahatsız olurum. Sık sık haberlerde rastladığımız vicdansız ve sapkın kişiler yüzünden, maalesef tüm erkekler şüphe altında. Artık komşu bile çocuğun yanağını sıksa, 'acaba?' diye düşünmeden edemiyoruz.

***

Mart ayında, Metin Şenay adlı su satıcısının iş yerinin arkasındaki odada yaşları 5 ile 12 arasında değişen çok sayıda çocuğu istismar ettiği ortaya çıkmıştı. Yılardır mahallenin küçük çocuklarına tacizde bulunup yaptıklarını videoya çekmiş ve çocuklara şantaj yaparak her türlü rezilliği yapmıştı. O zaman da ‘Bu sapık gibi yüzlercesi var’ diye yazmıştım.

Geçtiğimiz hafta yine vicdanları sarsan bir olay yaşandı. İstanbul'un Sultanbeyli ilçesinde 13 yaşındaki kız çocuğunun şantaj yoluyla ilkokulda ve lisede tecavüze uğradığı haberini okuduk. 

Ağabeyi cinayet suçundan cezaevinde olan 13 yaşındaki A.A. bir arkadaşının evine film seyretmeye gidiyor ve orada bulunan bir arkadaşının saldırısına uğruyor. Bunu kameraya çeken arkadaşı başkalarıyla paylaşıyor. Görüntü yayılınca ‘Görüntüleri ağabeyine izletiriz. Ağabeyin cezaevinden kaçar seni öldürür’ diyerek şantaj ve tehdit ile 15 kişi bu kızı istismar ediyor. 

Olayın başladığı 2010 yılında daha genç bile sayılmayan 13 yaşında bir kız çocuğu, ailesinden ve rezil olmaktan korktuğu için böyle bir kâbusu yaşamaya mecbur kalıyor. Sonunda yaşadıklarına daha fazla dayanamayıp, emniyete giderek her şeyi anlatıp yardım istiyor.

Bir çocuk, 15 kişinin maruz bıraktığı cinsel istismarla yalnızca fiziksel değil, ruhsal olarak da derin yaralar almıştır. Yapılan bu tacizin mazereti olamaz! Kalbi, vicdanı, ahlak duygusu olan her insan, küçük yaşta böyle insanlık dışı bir olaya kurban olan kişi için ancak üzüntü duyar. 

Ne yazık ki sanıkların avukatı Gülsün Doygun, duruşmada müvekkillerine 'tahrik' nedeniyle ceza indirimi sağlamak amacıyla A.A.'nın etek boyu kısa olduğu için okulda öğretmenleri tarafından uyarılıp uyarılmadığının sorulmasını ister. Avukatın bu tutumu, mağdurun yaşadıklarını ikinci plana atarak, suçu kurbanın üzerine yıkmaya çalışan yozlaşmış, kadın düşmanı bir zihniyetin yansımasıdır.

Eteği kısa olsa ne olur? Eteği olmasa ne olur? 13 yaşında bir çocuktan bahsediyoruz! Eteği kısa olsa, öğretmenleri ve bütün mahalle tarafından uyarılmış olsa, bu yaşadıklarını hak etmiş mi olacak? Kendi rızası olsa ne yazar? Çocuktan bahsediyoruz! Adalet için çalışan biri olarak, o çocuğa uzanan pis, sapık, kirli ellerin cezasını vereceksiniz. Ahlak dersini onlara vereceksiniz! 

Avukat hanım bir de utanmadan ‘Ben bu soruyu şu an 27 yaşında olan A.A.'ya yönelttim’ diyerek kendini savunuyor. Bu kâbusu yaşamış kişinin, bugün kaç yaşında olduğunun ne önemi var! Olay olduğunda 13 yaşındaymış! Düşünün, zavallının yaşadıkları bir yana; hâlâ hakkını aramaya çalışıyor. Gecikmiş adalet, adalet midir? O şantajcı sapıklar bu süre zarfında kim bilir başka kimlerin canını yaktılar!

Allahtan mahkeme salonunda etik nedir bilen bir Mahkeme Başkanı varmış da ‘Bu sorunun sorulmasını ben uygun bulmuyorum’ diyerek soruyu sordurmamış. Hızını alamayan avukat Gülsün Doygun duruşma arasında mağdurenin annesine, ‘Kadın olup çocuğuna sahip çıksaydın, bu çocukların başı yanmazdı’ demiş. ‘Başı yanan çocuklar’ dediği; şantajla 13 yaşında bir kız çocuğuna tecavüz eden pislikler! Maalesef bu, sadece bir avukatın değil, bir insanın nasıl bu kadar duyarsız olabileceğini sorgulatan bir durumdur. 

13 yaşında küçük bir kızın yaşadıklarını hiçe sayan Gülsün Doygun sosyal medyada linç edildiği için mağdur olduğunu ve herkesin üzerine geldiğini söylüyor. Gülsün hanımın mağduriyet anlayışı oldukça değişik!

Tacize uğradığı halde kadınların suçlanmaya çalışılması, yalnızca bir hukuk meselesi değil, aynı zamanda ülkemizdeki ahlaki ve sosyal sorunların göstergesidir. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitliği ve insan haklarına yönelik geniş çaplı sorunları gözler önüne sermektedir. Adalet sistemimizin, mağdurları koruyup kollaması ve onların yanında yer alması gerekmektedir. Bu, toplumun adalete güveni açısından da son derece önemlidir. 

Sonuç olarak, Sultanbeyli'deki bu vaka, Türkiye'de cinsel istismar mağdurlarına yaklaşım konusunda ciddi bir değişime ihtiyacımız olduğunu göstermektedir.