20 Haziran, 22 Haziran ve 23 Haziran’da üç açıklama arka arkaya geldi. Önce İçişleri eski Bakanı ve AKP İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu, sonra Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, ardından da Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Üyesi Ahmet Selim Köroğlu’nun açıklamaları “Cumhur İttifakı içinde yaşananların” dışavurumuydu.
Bu açıklamaların “şifrelerini” çözmeden önce 12 Haziran’a dönelim.
O gün; MHP lideri Devlet Bahçeli dedi ki: “AK Parti içindeki gayri memnun kesimin devamlı suyu bulandırmasını da dikkate alarak, AK Parti ile CHP arasında geniş tabanlı bir ittifakın vücuda gelmesi, buna da altılı masanın diğer unsurlarının desteği Milliyetçi Hareket Partisi’nin samimi dileği ve temennisidir.” Bahçeli’nin bu açıklaması 9 Haziran’da gerçekleşen Erdoğan-Özel görüşmesi sonrasında da Erdoğan’ın öldürülen Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ve çocuklarını Beştepe’de kabulünden sonra geldi. MHP liderinin bu açıklamasının ardından kamuoyunda “Cumhur İttifakı bozuldu, bozulacak” yorumları yapıldı. Ancak... Akşam saatlerinde AKP Sözcüsü Ömer Çelik şu açıklamayı yaptı: “Ülkemizi karşı karşıya olduğu tehlikelerden korumak ve geleceğe güçlü bir şekilde taşımak için kurulan Cumhur İttifakı kararlılıkla yoluna devam etmektedir. Türkiye Yüzyılı hedeflerine ulaşmak için Cumhur İttifakı olarak, ülkemizi geleceğe taşımak ve milletimize hizmet etmek noktasında güçlü siyasetlere imza atmaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın vurguladığı gibi bu konudaki irademiz tamdır.” Açıklamanın yapılmasını isteyenin de Erdoğan olduğunun altını çizelim. Bu arada Bahçeli’nin yazılı açıklamasında kurduğu şu cümle Ankara koridorlarında yankı buldu: “AK Parti içindeki gayri memnun kesimin devamlı suyu bulandırmasını da dikkate alarak...” Burada işaret edilen “gayri memnun” kesimle ilgili Bahçeli’ye de “özel notlar” gittiği konuşulanlar arasında!
Bahçeli ve üç isim nerede buluştu?
Şimdi gelelim Bahçeli ve Çelik’in açıklamalarından sonra yapılan açıklamalara. Soylu, Uçum ve Köroğlu’nun kaleme aldığı metinlerin ortak noktasının “Cumhur İttifakına dışarıdan yapılan saldırılara gereken cevabı vermek” olduğu bilgisine ulaştım.
Örneğin Soylu dedi ki: “Bugün aniden hararetlenen, telaş içerisinde gerçekleştirilen ve 31 Mart seçim sonuçlarının maliyetini ittifaka çıkartan; Cumhur İttifakı saldırılarının altında ne yatmaktadır: 2028 seçimleri. Cumhur İttifakı sarsılmadan, parçalanmadan 2028 seçimlerine varırsa CHP ve Batı cephesinin PKK’nın siyasi kolundan (HDP) desteksiz bir seçimde yüzde elliye ulaşabilmesi mümkün değildir. Onun için sloganları bildik: Böl, parçala, yönet.”
Örneğin Uçum dedi ki:
“Küresel emperyalizm Türkiye’ye yönelik projelerinin önünde engel olduğu için 31 Mart seçimlerinden sonra Cumhur İttifakını dağıtmayı ana strateji olarak belirledi. Bunun için iç ve dış odaklarla birlikte sistemli bir saldırı başlatıldı. Asıl hedef 2028 seçimleri öncesinde Cumhur İttifakından kurtularak, mandacı, batıcı bir yönetime ulaşmaktır. Eğer bu başarılırsa iç ve dış yetki devirleriyle Türkiye’nin parçalanma süreci için çok büyük bir adım atılmış olacaktır.”
Örneğin Köroğlu dedi ki: “Cumhur İttifakı’na karşı olanlar; ABD’ci/batıcı ‘solcular’, neoliberal küreselciler, vahşi kapitalistler, yetki devirciler, batıcı asimilasyona uğramış İslamcılar, ırkçı faşistler, bölücüler, etki ajanları, milli devlet karşıtları...”
Üç metinde de ortak bakış açısı şu: “Batı, Cumhur İttifakı’nı bozmak istiyor. Bunun için içerden ve dışardan saldırı var.” İşte tam da bu noktada Bahçeli’nin “Cumhur İttifakına karşı AK Parti içinde gayri memnun kesimler var” cümlesinin anlamı ortaya çıkıyor. Beştepe-AKP içinde “beka” vurgusunu yapan isimlerle MHP lideri bu “ortak” noktada buluşuyor.
Burada sorulardan biri şu: Tam anlamıyla neoliberal politikaları savunan Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’le ilgili bu üç isim ne düşünüyor?
Peki 31 Mart sonrası AKP’de kendilerini ‘muhafazakar demokrat’ diye tanımlayanların “Cumhur İttifakı” sorgulanmasında son durum ne? Bunu da yeni Anayasa sürecinde ve yüzde 50+1 konusunda yapacakları açıklamalarla anlayacağız.