Şehir Plancısı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökçe’nin son araştırması, dikkat çekici olduğu kadar, büyük bir tehlikeye de işaret ediyor.
Zira ona göre; yaşanan konut krizi artık bekamızı etkileyecek bir insani krize dönüşmek üzere.
Peki neden?..
★★★
Önce verilere bakalım:
■ Konut satışları ekim ayında, bir önceki yılın
ekim ayına göre yüzde 8,7 oranında düştü.
■ Buna karşılık Endeksa verilerine göre; Türkiye’de son bir yılda konut fiyatları yüzde 103 oranında arttı. İstanbul’da artış yüzde 89,6 olurken, Ankara’da yüzde 121,1, İzmir’de yüzde 98, Antalya’da yüzde 91, Adana’da yüzde 74,7 Muğla’da yüzde 110, Trabzon’da ise yüzde 99,3 oldu.
★★★
■ Konut fiyatları artarken konut kira bedelleri de artış gösterdi. Türkiye’de kira bedeli bir yılda yüzde 127,8 oranında arttı. İstanbul’da artış yüzde 91, Ankara’da yüzde 178, İzmir’de ise yüzde 131 oldu.
■ Bugün İstanbul’da 100 metrekare konut kira bedeli ortalama 17 bin 111 lira. Yani Asgari ücretli tüm maaşıyla konut kirasının sadece yüzde 67’sini karşılayabiliyor. Ankara’da oran yüzde 82, İzmir’de yüzde 75...
★★★
■ Fiyatlar bu ölçüde artarken konut kredisi de arttı. Bugün 100 metrekare ortalama konut fiyatı 3 milyon 40 bin lira... Kamu bankalarından 120 ay vadeli 2,5 milyon lira kredi alınması halinde taksit bedeli 98 bin 258 liraya çıkıyor.
Dolayısıyla Türkiye nüfusunun yüzde 90’ının böyle bir krediyi geri ödeme imkanı bulunmuyor!..
Yani her geçen gün, insani kriz biraz daha büyüyüp derinleşiyor...
★★★
Konut fiyatlarının ve konut kira bedelinin yükselişi nedeniyle, çalışanlar, emekçiler ev sahibi olamıyor. Geniş bir toplum kesimi mülksüzleşiyor. Bu insanlar artan ihtiyaçlar nedeniyle konutlarını satarken, satılan konutları yabancılar veya zaten birden fazla konutu olan yüksek sermaye sahipleri alıyor. Konut sahipliği oranı bu yüzden 2002 yılındaki yüzde 73 seviyesinden yüzde 56’ya düşmüş durumda...
■ Vatandaşlarımız mülksüzleşirken, yeni işe başlayanların, asgari ücretlilerin ve çalışanların konut sahibi olma imkanı da kalmıyor. Türkiye’de hane halkının ortalama geliri aylık 8 bin 201 lira. Bu durumda ortalama hane halkının 1 yıllık geliri, konut kredisinin 1 aylık taksitini ödemeye ancak yetiyor!..
■ Derin mülksüzleşme yoksulluğu arttırırken, özellikle yeni işe başlayanların, asgari ücretlilerin, kamu memurlarının ve ücretlilerin büyükşehirlerde barınma imkanı da kalmıyor. Ev almak bir tarafa, ev kiralamak bile gittikçe imkansız hale geliyor.
Bu nedenle İstanbul’dan Anadolu’ya göç hızlanıyor!..
★★★
■ Büyükşehirlerde yaşanan konut krizinin iki yönü var: üretim ve hizmet sektörü gibi kritik sektörlerde istihdam altında olanlar elde ettikleri gelirle geçinemedikleri için başka şehirlere göç ederken, istihdam ve üretim yaratan önemli sektörlerimiz de, üretimi etkileyecek ciddi bir istihdam krizi ile karşı karşıya kalıyor! Maliyetlerdeki artış enflasyonu ve ortalama yaşam giderlerini de arttırdığı ve kamu yönetimi doğru politikalarla emekçilerin hakkını korumadığı için, Türkiye’nin ya üretim gücü, ya da rekabet gücü azalıyor. Aynı et, süt, yumurta, peynir, sebze, meyve sektörlerinde olduğu gibi diğer sektörlerde de üretim azalmasına bağlı fiyat artışları önümüzdeki dönem bizi bekliyor!..
★★★
■ Konut fiyatlarındaki artış çalışanları, emekçileri, emeklileri afet riski yüksek konutlarda yaşamaya zorluyor. Onları adeta tabutlarında yaşamaya mahkum ediyor!..
Yeni konutlara taşınamayanlar ölebileceklerini bile bile, yüksek riskli konutlarda yaşamayı sürdürüyor. Bu da şehirlerimizin afet direncini zayıf kılıyor. Bir deprem felaketinin yaşanması halinde sadece İstanbul’da, 4,5 milyon insanımız barınma kriziyle baş başa kalacak!..
★★★
■ Özellikle emekliler ile güvencesiz iş kollarında çalışanlar için ise barınma krizi daha vahşi. Ne yazık ki her gün artan sayıda yaşlı vatandaşımızın kirasını ödeyemediği için evden çıkartıldığını ulusal basında görüyoruz. Bu artış devam ederse Türkiye evsiz, gidecek yeri de olmayan insanların yaşadığı korkunç bir insanlık krizi ile karşı karşıya kalacak.
O halde ne yapılması lazım?
■ Bir süredir yazıp söylüyoruz. Devletin konut piyasasına akılcı ve bilimsel yöntemlerle müdahale etmesi gerekiyor. Bu zamana kadar TOKİ ve Emlak Konut gibi kurumlar lüks konut üretip rant transferi yapmayı sosyal konut üretmeye tercih ettiler. Halbuki Anayasa’da yer alan konut hakkı, devlete nüfus artışına ve ihtiyaçlara göre atacağı adımlarla konut hakkını koruma görevi veriyor. Çok boyutlu, planlı, programlı ve akılcı bir sosyal konut üretimine ihtiyacımız var.
■ Yetkili makamlarda olan karar vericilerin bu tablo karşısında her şeyi bir kenara bırakıp, yerel yönetimlerle, sivil toplumla katılımcı, şeffaf süreçlerle ve eşgüdüm halinde harekete geçerek bir seferberlik ruhuyla hareket etmesini bekliyoruz. Daha korkunç bir tablo ortaya çıkmadan çözümleri bulmak ve uygulamak zorundayız.
Özetle; ülkemizin milli egemenliğini bile etkileyecek, acilen el atılması gereken büyük bir beka sorunu ile karşı karşıyayız!..