Geçmişte erken seçim gündeme gelse, ‘hadi canım sende’ derlerdi çünkü AKP güçlü, işler bir şekilde yürüyordu…

Ya şimdi?

AKP güçlü değil, işler de yürümüyor.

Peki ne olacak da erken seçim zorunluluk haline gelecek?

Şimşek’in uyguladığı bir program yok mu?

Bu program an itibariyle çekilen acıları hafifletmeyecek mi? Seçim nereden çıktı?

Madde madde anlatalım…

Şimşek’in programının özü, temmuz ayında baz etkisiyle başlayarak eylül ayına kadar devam edecek enflasyon düşüşünün, kasım ve aralık aylarında da yapısal olarak sürmesine bağlı olarak kurgulandı.

Yani geçen yıl temmuz ve ağustos aylarında %9 eylülde ise %4 olan artışın altında gelecek rakamlarla önce matematik bir etki göreceğiz.

Geçen yıl 9 bu yıl 3 ise, demek ki temmuzda 9-3=6 puanlık bir düşüş olacak. Ama bu 1100 TL olan dana bonfilenin fiyatının da düşeceği anlamına gelmiyor. Geçen yıla göre daha az zamlı olacak…

Eylül’e kadar böyle gitti sonra ne olacak? Faizler yüksek olduğu için ekonomide aktiviteler azalacak ve fiyat düşmeye devam edecek…

Hadi şimdi bu formül çalışır mı onu sorgulayalım:

1-Şimşek para politikası diye sadece faiz artırdı. Ama para miktarını kısmadı. Çünkü Erdoğan hem büyüme olsun hem enflasyon düşsün diyor. Bu nedenle para miktarına dokunamıyorlar.

Geçen yıl bu günlerde 10,7 trilyon TL olan M3 (vadeli+vadesiz mevduatlar, dolaşımdaki para, çıkarılmış menkul kıymetler) şimdi olmuş 15,7 trilyon TL.

Biri bana söylesin, para miktarı artarken enflasyon nasıl düşecek?

2-Dışa bağlı üretim modeli ithal bağımlılığı nedeniyle dolar yakıyordu.

Bu sakat sistemde üzerine bir de çılgın ‘Nas Deneyi’ ile enflasyonun altına indirilen faizler liradan kaçışı, doların patlamasını doğurdu. Doları tutmak için KKM faizi bütçeyi soydu soğana çevirdi.

Kahramanmaraş Depremi öncesinde 130 milyar dolar yakılarak dolar tutulmaya çalışılmıştı. Yukarıda dediğimiz gibi ekonomide dolar da üretim için bir çeşit girdi haline gelmişti.

Depremin etkilerini silmek için yapılan harcamalar sonucu bütçe açık vermeye başladı ve daha öncesinde eksiye dönmüş Merkez Bankası rezervleri daha kötüye gitti.

Bütçedeki eksi rakam, yani ulusal gelir ve gider arasındaki fark trilyona vuracak şekilde iyice arttı. Bütçe ekside olunca zamlar başladı ve bu da enflasyonu tetiklemeye devam etti. Halk fakirleşmede rekor kırdı.

Zamlara yayılan vergiler de eklendi. Ancak vergide adalet için üst gelir sahiplerine getirilmeye çalışan ‘Gider İzahı’ndan vazgeçildi.

1998 yılındaki ‘Nereden Buldun’ yasasına benzer bir taslak yeni kanun olarak çıkacaktı ama AKP zenginleri hataların bedelini halk ödesin biz yine zenginleşmeye devam edelim, bizim paramıza dokunmayın dediler.

Neydi bu iş peki? Eğer bir kişi beyan ettiği gelirden fazla harcıyorsa izahat istenecek diye bir düzenleme kanun tasarısına konuldu.

Gelir az, harcama fazla, bir de bunun mantıklı  izahı mümkün olmuyorsa o farkın gelir vergisini vereceklerdi.

Böylece sadece esnaf, köylü ve ücretli kesimden değil büyük kazananlardan da vergi alınarak ulusal vergi adaletinin sağlanması ve açıkların kapanması hedeflendi.

Ama dediğim gibi AKP içinden büyük itirazlar geldi ve tasarıdan ilgili bölüm çıkarıldı.

Şimdi soralım: Vergide adalet yoksa, birilerinin vergileri silinirse o programa güven olur mu? Güven olmazsa kısa ya da uzun vadeli sermaye gelir mi? Halk enflasyon düşüşüne inanır mı? Samimiyet olmayan bir iş başarılı olur mu?

Şimşek vergi konusunda partisi tarafından boşa düşürülmüştür. Program başarısı konusunda şüpheler somut işaretlerle birleşmiştir.

3-Yine bütçe açığını kapatmak için kamunun tasarruf etmesi hayalden öteye gidememiştir.

Lüks makam araçları, temsil toplantı giderlerinin artması, hizmet satın alma gibi kalemler, açığın kapatılması için klasik zamlara, bunun da enflasyonu yukarı taşıyacağına dair inancı pekiştirmiştir.

4-Özellikle baz etkisi bittiğinde yaz bereketinin de azalmasıyla gıda fiyatlarında başlayacak artış eğilimi Şimşek’in enflasyon planını bozacak ana gerekçe olabilir.

Israrla tarım ve sanayide reform paketlerini açıklamayan Şimşek aslında bu alanlardaki pahalı üretimin ya da yetersizliğin devam etmesiyle uzun vadede enflasyonun yapısal bir sorun olarak kalmasını sağlamıştır.

Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye gelmesi için enflasyonun düşmeye devam etmesi esastır. Bu da ancak ‘kalıcı düzelme’ye yani reformların uygulanmasına bağlıdır.

Kısacası, tarımı düzeltmeden gıda fiyatları düşmez, fiyatlar düşmezse kur yukarı gider, yabancı yatırımcı girdiği kurdan daha yüksek bir kura da razı gelmez, zira zarar eder, o zaman dolar bozup tahvil-hisse almaz, ülkeye sermaye gelmez, kur çıkar, enflasyon bağlı olarak artar.

5-Yine yabancı yatırımcının sadece faiz haricinde bir güdüye bağlı olarak daha uzun vadede kalıcı olması için ülkedeki demokrasi ve hukukun iyi çalışması esastır.

Bu konuda sürekli sınıfta kalan AKP sayesinde Şimşek, bırakın kalıcı sermayeyi, tefeci sermaye bile temininde zorlandığı için bayramda Londra’ya gidip kaynak aramıştır.

Yazı uzun oldu ama ekonomideki durum ciddi…

Yukarıda saydığım 5 gerekçe sermaye girişi ve enflasyon düşüşü konusunda Şimşek’e sonbaharda hayal kırıklığı yaşatabilir. Bu durum yani enflasyon çıkışı doları tetikleyerek girdi maliyetleri üzerinde yeni bir enflasyon dalgası yaratacaktır.

Yeni bir enflasyon dalgasına tahammülü olmayan kişi ve kurumların ülkeyi erken seçime davet etmeye başladıklarını ve bu tartışmanın kış aylarında tavan yapacağını değerlendiriyorum.