Bir rapor okuyorum.

İçişleri Bakanlığı hazırlamış, yılı 2017.

Raporun başlığı:

“PKK/KCK Terör Örgütünün Suriye Kolu: PYD-YPG.” 68 sayfalık raporda deniyor ki:

“KCK sözleşmesine göre; kurucusu ve lideri, Abdullah Öcalan’dır. PYD tüzüğüne göre; PYD, Abdullah Öcalan’ı lideri kabul eder ve Kürt halkının kongresi olan KONGRA-GEL’i Kürdistan halkı için en yüksek yasama organı kabul eder. Ayrıca Demokratik Toplum Hareketini (TEV-DEM) Batı Kürdistan’daki Kürt halkı için demokratik yönetim sistemi olarak kabul eder. PKK tüzüğüne göre; PKK, Abdullah Öcalan yoldaşı ve düşüncelerini kendi çizgisi ve önderlik kurumu olarak kabul eder.”

Raporun bir bölümünde deniyor ki:

“ABD’nin desteği ile belirli bir alanı kontrol eden PYD/YPG terör örgütü, Ocak 2014’te Afrin, Kobani ve Cizire olmak üzere üç kanton yapılanması ilan etmiştir. Kendi özyönetim sistemlerine sahip olan her üç kantondaki yönetimlerin görevi, Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) tarafından alınan kararların yerine getirilmesi ve uygulanmasıdır.”

Raporda ABD’nin etkili gazetelerinden Washington Post’ta çıkmış bir haber:

“PYD/YPG’nin kontrolünde bulunan Tel Abyad şehrinin girişinde asılı Abdullah Öcalan posteri var.”

Yine raporda yer alan Reuters Haber Ajansı’na ait bir haber, fotoğrafıyla: PYD kontrolündeki Afrin yakınlarında, YPG/YPJ mensuplarınca oluşturulan bir kontrol noktasındaki Abdullah Öcalan posteri.”

Bu rapordan başka bir rapora geçiyorum.

Tarih 14 Şubat 2018.

ABD Ulusal İstihbarat Direktörü (DNI) Daniel Coats tarafından ABD Kongresi’ne sunulan “ABD İstihbarat Topluluğunun Dünya Genelinde Tehditler Değerlendirmesi” raporunda YPG’nin “PKK’nın Suriye’deki milis gücü olduğu” belirtildi. Coats’ın, Suriye ile ilgili bölümünde yer alan şu ifadeleri çarpıcı: “PKK’nın Suriye’deki milis gücü olan YPG, muhtemelen bir tür otonom yapı arayışında olacak ancak Türkiye, Rusya ve İran’ın direnciyle karşılaşacak.”

Bu yazdığım raporlardan onlarca belki de daha fazla var!,

Bakan Güler’in tekzip ettiği “telefon”

Modern askeri stratejinin kurucusu olarak bilinen Prusyalı General Carl Van Clausewiz’in “Savaş Üzerine” kitabıyla başlayalım:

“İlk yığınakta yapılan hata sefer sonuna kadar devam eder.”

Onca tespite rağmen ABD’yle “göbek bağını” kesemeyen/kesmeyen bir iktidar var. “Yığınakta yapılan hata” mı demeli yoksa “mecburiyet” mi?

Tarih 15 Aralık 2023.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cuma namazı çıkışı konuştu. Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden’la telefon görüşmesiyle ilgili şunları söyledi: “F16 ile ilgili gelişmeler konusunda Biden kendisinin olumlu bir bakış açısının olduğunu, bununla ilgili olarak kongreye bu noktada teklifini yapmaya hazır olduğunu söylüyor.Tek şeyleri özellikle İsveç konusundaki yaklaşımımız. İsveç’le ilgili olarak da bizim parlamentomuzun vereceği kararı çok çok önemsediklerini söylediler. Biz de kendilerine İsveç konusunda bizim parlamentomuzun dürüst bir yaklaşım içerisinde olduğunu yeter ki terörle ilgili yaklaşımlarını İsveç kontrol altına alsın ve bunun dışında da bizler millet meclisimiz olarak şu anda komisyondan zaten geçti.”

Erdoğan’ın bu cümlelerini tekzip edercesine konuşan isimse Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler oldu. Cumhurbaşkanı’ndan iki gün sonra. 

Tarih 17 Aralık 2023...

Bakan Güler, SÖZCÜ Ankara Medya Grup Temsilcisi Saygı Öztürk’e, ABD’nin terör örgütü PKK ile birlikte çalışıyor olmasının kabul edilemeyeceğini kaydetti. Bir NATO üyesinin NATO üyesi ülkeye karşı bu şekildeki tutumunun doğru olmadığını her platformda ABD’lilerin yüzlerine söylediklerini belirtti ve şöyle devam etti:

“Kendileri PKK’ya değil, YPG’ye destek olduğunu söylüyor. Bununla aklımızla alay edildiğini, örgüte her türlü eğitimi verdiklerini söylüyoruz. Türkiye’nin şu anda yeni uçak alımı konusunda acil bir ihtiyacı bulunmuyor. Ancak geleceğimizi düşünmek zorundayız.”

Türkiye’nin “uçak alımı konusunda acil bir ihtiyacı” yoksa Erdoğan neden Biden’la F-16 pazarlığı yapıyor hem de İsveç’in NATO üyeliği üzerinden. Bir de “ABD’nin aklımızla alay ettiği” vurgusunu da unutmayalım! (Not: Bugün Meclis Dışişleri Komisyonu’nda İsveç’in NATO’ya alınıp alınmaması görüşülecek ve komisyondan da vekillere sunulacak.)

12 şehit verdik iki günde ve devletin tepesinden şu açıklama yapıldı: “Yaralı Mehmetçiklerimize Mevla’dan acil şifalar temenni ediyorum. Mehmetçiklerimizin kanı yerde kalmamış, bölücü alçaklardan döktükleri kanın hesabı misliyle sorulmuştur ve sorulmaktadır.”

Peki ya esas düşmandan hesap sorulacak mı? 

Biden’a sorulmayan sorular

 Örneğin...

15 Aralık 2023... Beyaz Saray’a gönderilen 2024 savunma bütçesinde ağırlıklı olarak PKK/YPG’nin faydalandığı, Suriye’ye ayrılan fon 2024 yılı için 156 milyon dolar olarak belirlendi. Söz konusu savunma bütçesinde bu fonun, ABD’nin “Suriye Demokratik Güçleri (SDG)” adıyla andığı PKK/YPG’ye “DEAŞ’la mücadele ve DEAŞ’lı tutukluları belli hapishanelerde tutması” gibi sebeplerle tahsis edildiği belirtildi.

Erdoğan Biden’a “bu fonu” sordu mu?

Örneğin...

9 Aralık 2023... ABD güçleri ve YPG, Haseke kırsalındaki Qasrak üssünde 300 PKK’lının katılımıyla askeri tatbikatlar gerçekleştirdi. Tatbikatlara ABD’nin “Delta” güçlerinden ve SDG’nin “El-Nuhbah” güçleri katıldı. Bu teröristlere, müstahkem mevzilere saldırı, havadan yardım yapma, sahte hedefleri vurma ve rehineleri kurtarma konularında eğitim verildi. “Mavi Ok” adı verilen bu manevralar art arda beş gün boyunca devam etti.

Erdoğan Biden’a bu tatbikatı sordu mu?

Örneğin...

15 Ağustos 2023... Suriye’de terör örgütü PKK/YPG’nin silahlı eğitimlerini sürdüren ABD ordusu, Haseke ilinin kuzeydoğusundaki Kamışlı ilçesinde teröristlerle ortak silahlı tatbikat düzenledi. Kamışlı’da ABD askerlerinin onlarca teröristle yaptığı tatbikat, 15-17 Ağustos’ta gerçekleşti.

Ya bu tatbikat soruldu mu?

Geçen yıla dönelim.

Tarih 28 Haziran 2022.

İspanya’nın başkenti Madrid’de, NATO Zirvesinin yapıldığı IFEMA Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen dörtlü görüşmenin ardından hazırlanan “Üçlü Muhtıra”ya imza atıldı. İmza töreni, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Finlandiya Cumhurbaşkanı Niinistö, İsveç Başbakanı Andersson ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg huzurunda gerçekleşti. Denildi ki: “Müstakbel NATO müttefikleri olarak Finlandiya ve İsveç, milli güvenliğine yönelik tüm tehditlere karşı Türkiye’ye tam destek verirler. Bu çerçevede, Finlandiya ve İsveç, PYD/YPG ve Türkiye’de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacaklardır. Türkiye de milli güvenliklerine yönelik tüm tehditlere karşı Finlandiya ve İsveç’e tam destek verir.”

Peki...

“Üçlü Muhtıra”da yazanlar ABD için geçerli değil mi?

SORU ŞU: Ortada bu kadar net bir tablo varken ABD’ye net bir tavır konamaz mı?