Canlılar için süreli olan yaşam yolculuğunun kuşağı günler, doğal koşullarıyla birbirini izleyerek geçiyor. Güneşin doğuşuyla batışının evresi olan zaman dilimi hepimizin varlık alanıdır. Çabuk eskiyip çabuk yenilenen süre, aydınlık ve karanlık yanlarıyla hepimizin doğal yaşam kuşağıdır. Uyanıp uyuyuncaya kadar geçen zaman parçası “Dünya günleri” olarak niteleniyor. Doğumdan ölüme uzanan yolun ve sürenin özetlenen adı olan “ömür” yaşam süresini anlatmaktadır. Herkes için olmasa bile çok kimse için değişik koşullarda ve ortamlarda geçen zaman kuşağı toprak üstü günleridir. Yaşam koşulları, kişisel edinimlerle yitimler, karşılaşılan sorunlar, güçlükler, kazanılan aşamalar, edinimler insanların doğal yaşam dökümleridir.

Ancak, kendi durumumuzu ve tutumumuzu arkaya bırakarak başkalarının tutum ve davranışlarını izleyip eleştirerek yanlışlık ve sakıncaları sürdürüyoruz. Eleştiri ve uyarıları itip öteliyoruz. Kendi karanlığımızın sorumlusunun kendimiz olduğunu kabul etmemekte direniyoruz. Genel görünümün bulutlu ortamı hepimizi düşündürmesi gerekirken çoğumuz ilişki düzenimizi göz ardı ediyoruz. Bu nedenle kimi tartışmalar, kimi karşıtlıklar, kimi ayrılıklar gündeme geliyor.

Yaşamın geçici olduğunu çoğu kez unutuyoruz. Ölümlerde geçirdiğimiz sarsıntı ve duyduğumuz üzüntü bize ders olmuyor. İlişkilerimizi düzeltmek, yakınlık ve iyiliğe önem vermek yerine karşıtlıkları, ayrılıkları sürdürmekte duygusallığa ağırlık verildiği üzüntüyle izlenmektedir. Özellikle siyasal görüş ve yapı ayrılıkları ortamı karartan, ilişkileri sarsan, gelecek umudunu gölgeleyen bir güncel sorundur. Yaşam sargısı olan zamanı değerlendirmede görüş ayrılıkları büyük birer yitim nedeni olmaktadır. Öyle ki yurttaşlık dayanışması bile etkilenmektedir. Partizanlık çekişmeleri ve karşıtlıkları bunun açık göstergesidir. Kimi zaman insanlık, komşuluk, yurttaşlık bağları düşüncesiz biçimde göz ardı edilip yıkılmaktadır. Yurttaş ayrılıkları ve karşıtlıkları bir ülke için başlıca karanlık nedenidir. Parti ayrılıkları insanlık ve

yurttaşlık bağlarının yıkım nedeni olursa ülke karanlığının sorumlusu bu durumlara düşürenler olur. Ne yazık ki ulusal dayanışmaya toplumsal barışa ve siyasal düzen duruluğuna pek önem verilmemektedir. Kişisel ve partizan tutkular ulus ve ülke aydınlığının önüne geçmekte, toplumsal barış ile yaşam aydınlığına pek önem verilmemektedir. Partizanlık ve kişisel gösterişler birer karanlık nedeni olmaktadır. Özellikle “hırs” nitelemesiyle kınanan durumlar yaşamın tadını bozan aykırılıklardır. Kişisel tutum ve davranış dönüşleri, yanlışlıkları ve sakıncaları burukluk ve kırgınlık nedeni olarak yadırganmakta, kınanmaktadır. Kendisiyle barışık olmakla başlayan tutum ve davranış düzeni, soyluluk ve kişi seçkinliği kanıtıdır.