Yabancı bir yatırımcı milyarlarca doları Türkiye’ye getirip üretim yapacak. Öyle ya Çin’de bile bulamayacağı kadar ucuz işçiler, 86 milyon kişilik pazar yanında 13 milyon promosyon sığınmacı...

Her yere yakın bir coğrafya... Daha ne ister? Lakin gelmiyorlar? Neden? Keyfiyetten!

Anlaşma yapmışın... Muhatabın ortada yok!

★★★

Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan neden gitti aniden? Tam olarak var mı bilen? Geçeceksin o ailevi problemleri...

Ülkenin en önemli bakanlığını yöneten biri öyle canı isteyince “hadi bana eyvallah” deyip çekip gidebilir mi? Berat Albayrak da öyle gitti.

Hadi o gitti. Ülkeyi yönetenlerin bir durum değerlendirmesini bile yapmaması ciddiyetsizlik değil mi? Hâlâ bilinmiyor gerçek nedeni.

★★★

Eee... İki gün sonra derdini anlatacağın yetkili kişi “ben kaçarım” deyip uzarsa... Yeni gelen anlaşmayı tanımazsa... Her şey bir kişinin dudaklarından çıkan laflara bakıyorsa...

Yabancı yatırımcının ayağını çektiği, yerli yatırımcının akın akın yurt dışına gittiği Türkiye’de mevcut işletmelerin binlercesinin 2 ayda kapanması daha işin başlangıcı...

Getirecekleri en fazla yüksek faiz karşılığında kısa vadeli vur-kaç cinsi para... Kısaca seçim bitti, para akacak diye de bekleme boşuna....

Aradığınız krediye ulaşılamıyor!

Önceki yaz Türkiye’yi hızlı büyütmek adına ucuz hatta zararına kredi dağıtıldı, kamu bankalarınca... Özel bankaları da tehdit ettiler. Ya kredi verirsin ya razı olursun cezaya dediler...

Kamu bankalarının anormal şekilde kredi dağıtması, sanki kriz yokmuş gibi davranması TL’deki değer kaybının başlıca nedenlerinden biriydi... Sonrasında nasıl durduracaktın dövizi ve faizi? Belli ki işin orası pek düşünülmedi.

★★★

Şimdi krediyi bulabilen öpüp başına koyuyor. Haliyle kredisiz işler yürümüyor. İşler yürümeyince de alınmış krediler ödenemiyor.

Önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisinin en büyük derdi hiç şüphesiz verilmiş, verilen, verilecek kredilerin geri dönememesi... Sorun, halının altına süpürülemeyecek hale geldi.

★★★

Bir de vadesi gelen eski krediler var. Çevirmeye çalışsalar yeni faizin altından kalkamazlar. Şirketler için başladı karanlık aylar...

Şubatta yeni kurulan şirket sayısı yüzde 7.5 azalırken kapanan şirket sayısının bunun iki katını aşarak yüzde 15.9’a yükselmesi anlatıyor bize esas hikayeyi...

★★★

Sadece bu yılın ilk iki ayında faaliyetine son verip, çalışanlarını kapı önüne koyarak, kepenk indiren şirket ve gerçek kişi ticari işletmelerin toplamı 3.631 oldu.

Geçmişte yaşanan ekonomik kriz dönemlerinin hiçbirisinde bu sayıda şirket ve ticari işletmenin iki ayda kepenk indirdiği görülmemişti... Durun bu daha rüzgarın sesi... Fırtınadır
bunun ertesi...

Eşek gibi çalışsan bile...

Seçimle bitti, sıra tepki çekecek icraatları uygulamaya koymaya geldi. 2024-2026 Orta Vadeli Program’da çalışma hayatına ilişkin yasa değişikliklerini gerçekleştirme zamanı...

Hedeflerinde; asgari ücretin yılda bir kez belirlenmesi, ücret zamlarının ‘hedeflenen enflasyona göre’ yapılması, Bireysel Emeklilik Sistemi’ne takviye olarak Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’ne geçilmesi, uzaktan esnek çalışma vb istihdam modellerinin yaygınlaştırılması yer alıyor.

★★★

Bireysel emeklilik sistemini güçlendirme bahanesiyle kıdem tazminatı ve emekli ikramiyeleri kurulacak bütçe dışı fona devredilecek. Al sana mis gibi yeni harcanacak kaynak...

Mevzuatta ‘dağınıklığı giderme’ gerekçesiyle, sahip olunan mevcut özlük hakları kaldırılacak.

★★★

Sempatik göstermek için haftalık çalışma süresinin 45 saatten 40 saate düşürüleceği medyaya sızdırılıp boşuna mı gündem yaptılar?

Şu anda Türkiye, haftalık 45 saat ile Avrupa Birliği’nde en uzun, OECD ülkeleri arasında ise Kolombiya’dan sonra ikinci en uzun çalışma süresine sahip ülke konumunda. Avrupa Birliği ortalaması haftada 36 saat, OECD ortalaması 37 saat... El insaf!