Merkez Bankası Guvernörü Gaye Erkan’ın iktidarın en zeki gazetecisi Ahmet Hakan’a verdiği özel röportaj, ekonomi gündeminde ilk sıraya oturdu. Bir süredir gerek bu köşede yayımlanan yazılarımda, gerek Bloomberg HT kanalında Asaf Savaş ile yaptığımız ekonomi sohbetlerinde TCMB’nin yeni üst yönetimine kendimce kredi açmıştım. Çünkü bu ekibin, Merkez Bankası’na “bağımsız” bir kimlik vermeye çalıştığına inanmıştım. Gaye Erkan’ın bu son röportajda söyledikleri beni hayal kırıklığına uğrattı. Merkez bankalarının esas işlevi fiyat istikrarını (dezenflasyon diye okuyun) sağlamaktır. Bunun tamamlayıcısı olan ikinci görevi ise finansal istikrarı (döviz kuru ve ödemeler sistemi) kollamaktır. Bunları layıkıyla yapabilmesi için de hükümetten bağımsız karar alabilmesi, yani emir kulu olmaması gerekir. Ben bunu bir otomobilin gaz ve fren pedallarının birbirinden bağımsız olmasına benzetirim. Taşıtın işlevi “durmak” değil “gitmek” tir. Aracın sürücüsü, bunu gaz pedalına basarak gerçekleştirir. Ama aracın menziline salimen ulaşabilmesi, icabında yavaşlayabilmesine ve hatta durabilmesine bağlıdır. Bunu da fren mekanizması sağlar. Merkez bankalarının rolü de budur. Gaza basmak, merkez bankasının değil, hükümetin işidir. Pek tabii, merkez bankaları da yerli yersiz frene basıp, milli gelirin büyümesine engel olmamalıdır.

CUMHURBAŞKANI İLE GÖRÜŞÜYOR MUSUNUZ

Ahmet Hakan, Gaye Erkan’a, Başkan Erdoğan ile görüşüp görüşmediğini soruyor. O da aynen şöyle yanıtlıyor (konuşma olduğundan cevaplarda cümle düşüklükleri var): “Atanma sürecinde genel olarak bütün detayları konuştuk Cumhurbaşkanımızla. Neyi nasıl gördüğümüzü, neler yapmamız gerektiğini, faiz piyasasına nasıl baktığımızı, sürecin nasıl işleyeceğini uygun gördüğümüzü... Benim burada en büyük hedefim de olayın paydaşlarının bir sürpriz yaşamaması. Cumhurbaşkanımız ile bilgilendirme toplantılarımız da oluyor. Kendisine, bize üç alan söyleyin, biz şahlandıralım. Sizin stratejik gördüğünüz nasıl savunma sanayiinde önümüzü açtınız, stratejik gördüğünüz alanları söyleyin, destekleyelim” dedim. Ahmet Hakan topu ortalıyor ve “Daha kemer sıkmamız gerekecek mi?” diye soruyor. Gaye Erkan, fırsatı kaçırmıyor.  Halkçı başkan   rolüne soyunuyor ve “Vatandaş zaten daha ne kadar kemer sıkacak ki? Sıktık, yeterince de sıkı olduğumuzu düşünüyoruz bu konuda. Parasal sıkılaşmanın sonuna geldiğimizi belirtmiştik. Bu sıkılığın bir lokma, bir müddet korunması lazım” diyor.

GAYE ERKAN ALGIM DEĞİŞTİ

Altı ay kadar önce New York’taki süper yüksek kazançlı işini bırakıp, adeta paraşütle TCMB Başkanlığı koltuğuna oturan Gaye Erkan’ın verdiği bu tutarsız röportaj, kendisi için talihsizlik olmuştur. Yaratmak istediğini sandığım imajında hasara yol açmıştır. Bu bir yol kazasıdır. İnşallah ileride onarır ve yoluna devam eder. Türkiye gibi “milletin, milli parasına” güven duymadığı bir ülkede, çok uzun süredir devam eden “enflasyon-devalüasyon sarmalını” finansal tekniklerle düşürmek ve düşük tutmak imkansız derecede zordur. Bunun için sadece işini bilen bir merkez bankası yönetimine değil, bu sürecin külfetini halka adil bir şekilde dağıtacak bir siyasi iktidara ihtiyaç vardır. Bu da yetmez, muhalefetin ve medyanın da bu konuda popülist ve garibanist söylemden mümkün mertebe kaçınması gerekir. Elinde dolar gibi dünyanın rezerv para birimini ihraç etme imtiyazı olan FED’in veya sürekli cari fazla veren AB, İsviçre, Çin veya Japonya gibi “sert para birimli” (hard currency) bölge veya ülkelerin merkez bankalarının itibarları, doğal olarak yüksektir. Türkiye gibi yumuşak para birimli (soft currency) “dış-borç-kolik” ülkelerin merkez bankalarının itibarı ise düşüktür. Başkanı böyle konuşursa da yükselmez.

SON SÖZ: Sayılma, sevilmeden önce gelir.