Mevlana’nın sözüdür; odun yanınca kül olur, insan yanınca kul olur
Emperyalizm, Ortadoğu’yu yine ateş çemberine soktu. 20’inci yüzyıl başında olduğu gibi yine yeni paylaşım savaşı kapımızda. Kandırılmamak için dünü iyi bilmek, popüler kültüre kanmadan tarihle yüzleşmek şart. Geçmişi, propaganda inşasında kullanarak olmaz bu.
En başta tarihi, tüketim metası olmaktan çıkarmak lazım...
Dünya hâlâ düşman devletlerin, küresel finansal egemenliğinin, ordular aracılığıyla hammadde yağmalamanın ve neredeyse tamamen muhtaç birkaç milyar insan kitlesinin metropollere aralıksız göçlerinin dünyasıdır.
Buradan çıkış nasıl olacak? Teorisiz/ pusulasız olmaz bu...
Meslektaşım -aileden tarihçi- Sina Koloğlu dün mesaj attı. Atlas Tarih dergisi son sayısında Lenin portresi yazmıştı ve içeriği Soğuk Savaş dönemi Batı propaganda yalanlarının toplamından ibaretti! Düpedüz Lenin istismarcılığı! Büyük entelektüel bir ihtilâlciyi değersizleştirmek için hâlâ çaba sarf ediliyor. Yazık.
Oysa. Lenin’i ve Lenin yaşadığı siyasal süreci anlamanın/keşfetmenin ileriyi görme açısından sonsuz faydası vardır. Öğrenmek isteyenlere Lenin, referans kaynağı bol bir okuldur...
Mesela, ülkemizdeki ayrımcı toplumsal örgütlenmeyi gidermenin yolu Lenin’i tanımaktan geçer! Şaşırmayınız. Tembelleşmiş beyinler ile düşünmek zararlıdır, yakılırsınız ve kul olursunuz...
Açayım ne demek istediğimi:
★★★
Maalesef Türk sosyalistleri bile Lenin’i anlamakta kafa karışıklığı yaşadı/yaşıyor. Ne yapılıyor; 56 ciltlik Lenin “aforizmalarından” dönemsel siyasi manevraya göre, bağlamından koparıp beğenip seçerek “haklılıklarını” ispatlayacak söz arıyorlar! (Lenin 1920’de, “Sol” Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı eserini boşuna yazmadı.)
Lenin’i fetişleştirme/ “Lenin miti” yaratma çabasında değilim kuşkusuz. Hiç ama hiç yanılmadığını iddia etmek gülünçtür. İnsandı; dik kafalıydı, sertti, kırıcıydı ve (“başarılı olduysa haklıdır” kolaycılığı gibi) bazı açılardan saplantılıydı. (Her an yoldaşını “hain”- “satılmış”- “dönek” diye yaftalamak da Lenin’den “sola mirastır” diyebiliriz!)
Ve fakat:
Kritik konjonktürlerde keskin müdahalelerde bulunan deha boyutunda büyük bir kılavuz idi. Salt “vaaz eden” değildi; yoksulları-emekçileri binlerce yıllık itaatkârlıktan özgürleştirecek yeni bir çağın kapısını açan devrimcilerden biriydi...
Yani... Sorunları çözmek için emperyalizm çağının Marksist’i Lenin’i tanımak zorundasınız. Mesela:
Başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde ulusal nitelikteki ayrılıkçı sorunlar çözümsüzlük girdabından çıkamıyor. İsrail- Filistin savaşı gibi...
Türkiye’de de “ulusal sorun” son yılların bitmeyen mevzusu.
Lenin’in tavrı nedir bu konuda?
★★★
Alman komünist Rosa Luxemburg, Birinci Dünya Savaşı etkisiyle ulusal kurtuluş savaşları döneminin kapandığını ileri sürdü.
Ancak Lenin emperyalizm çağında bunun mümkün olmayacağını belirtti. Bu sebeple anti emperyalist Mustafa Kemal ile ilişkiye geçip (Mısır, Irak, İran, Afganistan, Hindistan, Çin gibi milli hareketleri) ulusal kurtuluş savaşını destekledi.
Lenin, Doğu halkları için temel görevin -henüz oluşmamış kapitalizme karşı değil- emperyalizmin aracı ortaçağ kalıntılarına karşı mücadele etmek olduğunu vurguladı.
Bugün de Ortadoğu’da sınıfsal kategoriler belirleyici değil. O halde emperyalizme karşı nasıl tavır almak gerekiyor?
En güçlü olduğu dönemde bile Lenin sömürgeler sorununa ilişkin görüşlerini kabul ettirmekte güçlük çekti. Ki karşısında “Batı Solu” vardı! Bugün de değişen bir şey yok...
Emperyalizme organik bağlı örgütleri “sol” görmek mümkün değil, zaten bunlar -Şeyh Sait’i savunmak gibi- gericilik safındadır...
Ulusal ayrımcılığı körükleyen sömürgecilerin oyununa düşmemek için –ölümünün yüzüncü yılında bile- Lenin hâlâ kılavuzdur.