Röportaj: Birgan BİLEKE - Oyuncu olmak istediğinize nasıl karar verdiniz? Ben Lüksemburg’da yetiştiğim ve orada büyüdüğüm için oyuncu olmak istediğimi bir türlü kendime itiraf edemedim çünkü cesaretli değildim. Bu fikir bana çok uzak ve çılgıncaydı... Fakat lisede tiyatro yapmıştım ama hiç kimsenin istemediği rollerdeydim. Hiçbir repliği olmayan tek kişi genellikle ben olurdum. Çocukken ve gençken çok hayalperesttim. hynd_pta_033_05 - Ailenizde sizden başka oyuncu olan kimse var mı? Ailemde çok fazla avukat var. Ben de bu yüzden önce avukat olmam gerektiğini düşünmüştüm. Fakat daha sonra oyuncu olmak istediğime Afrika’da sosyal hizmet verirken ve seyahat ederken kararlaştırdım. hynd_pta_40_04 - Filmde çok itibarlı bir adam olan Reynolds (Daniel Day-Lewis) ile onun hayatına giren genç Amara’nın hikayesiyle, bir oyuncu olarak sizin Daniel gibi itibarlı bir oyuncuyla birlikte çalışmanız arasında bir benzerlik var mı? Evet, var. Sanırım rolü de bu yüzden kabul ettim çünkü bu durumumuzun anlatılan hikayeye uygun olacağını düşündüm. Alma’yı oynarken boş, beyaz bir tuval gibi olmaya çalıştım. hynd_pta_131_05

Beğenilmek istediğinizde zayıf oluyorsunuz

- Film, güçlü bir kadın olan Alma hakkında... Peki ‘güçlü bir kadın olmak’ sizin için ne anlama geliyor? Alma güçlü bir kadın çünkü onaya ihtiyacı yok. Çünkü onay ve beğenilmek istediğinizde zayıf oluyorsunuz. Kendinizi güzel olmak isteyerek erkeklerin yargısına açık bırakırsanız, zayıf biri olursunuz. Fakat Alma asla pes etmiyor. O, bir kadınla erkek, gençle yaşlı, bugünle 1950’ler arasında biri… - Alma’yı yaratırken kimlerden ilham aldınız? Güçlü kadınlar olan büyükannelerimi düşündüm. İkisi de artık aramızda değil... Alma da ülkesinden ayrılmış ve yeni bir ülkeye, İngiltere’ye gelmiş. Bir çay evinde çalışmak zorunda kalmış. Bütün bunların üstesinden gelmesi için güçlü biri olması gerekiyordu.

Paul Thomas Anderson çılgın biri

- Gelelim filmin yönetmeni Paul Thomas Anderson’a. O sizi ilk kez temizlikçi olduğunuz bir filmde görmüş. O filmdeki hangi yönünüz bu rolü almanızı sağladı? O filmin adı ‘The Chambermaid’di. O filmi izlediği için çok şanslıyım çünkü film iTunes’daydı ve görmeyebilirdi. Filmi beğenmiş ve ‘Phantom Thread’de giydiğim üniforma da ‘The Chambermaid’dekine çok benzer. Yani belki de aklında o görüntüm vardı. upta_02798_r - Yönetmenin çalışma tarzı hakkında neler söylemek istersiniz? O çok çılgın biri ve bu çok harika. Onun zihni çok açık ve özgür. Anderson’la çalışmak harika. Benim için en dikkat çekici yanı ise oyunculara karşı daima saygılı olması. upta_02751_r_crop

Doğal ve net

- Filmde usta oyuncu Daniel Day-Lewis ile rol aldınız. Bu projeden önce Lewis ile tanışıyor muydunuz? Hayır. İlk olarak Londra’daki Covent Garden Hotel’de filmin senaryo okumasında tanıştık. Daha sonra onunla bir araya gelmedim çünkü bana prova yapmayı tercih etmediği söylendi. Bu yüzden onunla sette görüştüm. Onunla ilk tanışma anı teorik olarak ürkütücüydü. Özet olarak söylemek gerekirse o çok doğal ve net.