Topal ördek yapıp, tek tek vurarak, topluca avlamak üzerine siyasi strateji kurmuşlardı. İstanbul’u, Ankara’yı, Adana’yı, Mersin’i geri alıp diğer tüm belediyelerin yönetimini de; “dediğim dedik” diyen otoritenin emrine vereceklerdi.

Tutturamadılar.

Topal ördekler!

Tek ayakla direndi.

İstanbul’da İmamoğlu, Ankara’da Yavaş, Adana’da Karalar, Mersin’de Seçer ve diğerleri yapılması gerekeni yaptılar. Yandaşlara, tarikatlara, cemaatlere, hısım akraba vakıflarına, parti yakınlarına belediye kaynağını yani halkın parasını akıtmak için döşenen hortumları kaynağında tespit ettiler.

★★★

Hortumları kestiler.

Belediye gelirlerini ve kaynaklarını, kentin acil ihtiyacı olan yatırımlara yönlendirdiler ve yüksek hayat pahalılığı cenderesine sıkışmış yoksul kentliye ucuz ekmek, ucuz et, ucuz lokanta yemeği eliyle servis ettiler. Dara düşmüş emekliler için “belediye berberi” dükkanı açan bile oldu. Birkaç pis örnek hariç adam kayırmadılar, partili ayrımı yapmadılar.

Güven doğdu.

★★★

2019 yılında halkın denemek, sınamak, sonucu görmek için belediye yönetimine seçtiği topal ördekler(!); kaz adımlı iktidar belediyelerine kıyasla daha halkçı, daha demokrat, daha adaletli, hukuk çizgisinde kaldı. Şehirde musluktan sular aktı. Tramvaylar, metrolar, otobüsler çalıştı. Çöpler kaldırıldı. Çöplükler patlamadı. Parklarda çiçekler solmadı. Şehir tiyatroları kapalı gişe oynadı.

Ve sonuç geldi.

47 yıl sonra Manisa, Denizli, Afyonkarahisar, Kütahya, Uşak, Kırıkkale, Balıkesir, Amasya, Bartın, Giresun, Kilis, Kütahya, Uşak, Zonguldak, Ardahan, Bartın, Çanakkale, Edirne, Kırşehir, Adıyaman ve diğerleri dahil; 14 büyükşehir, 21 şehir, 337 ilçe, 48 belde olmak üzere toplam 420 belediye yönetimi CHP’ye geçti.

★★★

Muhtemelen!

Dünyada ilktir.

Türk halkı, CHP’ye tarihi bir görev verdi. Bir parti “yerel yönetimlerde iktidar” ve “merkezi yönetim için de muhalefet” oldu. Seçmen CHP’ye; 420 belediyeyi; “çalmadan- çaldırmadan- dürüst ve çok çalışarak yönet” ve “genel seçimlerde sana iktidarı verdiğimizde de başarılı olacağını, böylece göster” demiş oldu.

★★★

Sandık dile geldi:

Şöyle seslendi:

Yönetimini devir aldığın belediyelerde yandaşlara, tarikatlara, cemaatlere, hısım akraba vakıflarına, parti yakınlarına belediye kaynağını yani halkın parasını akıtmak için döşenmiş hortumları tespit et, bul, belgele, çıkar.

Kim yemiş?

Kiminle yemiş?

Borç niçin artmış?

Arpalıklar nasıl kabarmış; kim, hangi hukuksuz yöntemle yemlenmiş? Vatandaşa duyur. Halkın dikkatine sun ve adaletin önüne getir. Böylelikle kendi yönetimin için de bir model bulmuş olduğunu bize göster.

★★★

Özetle; halkın CHP’ye son seçimde “hem iktidar ve hem de muhalefet görevini” aynı anda vermiş olmasına bağlı olarak şu kaçınılmaz soru mutlaka sorulacaktır: Hesap sormayacaksan, çalmadan, çaldırmadan, dürüst çalışmayacaksan niçin seçildin?

Altın fırsat çıktı.

Türkiye’de böyle bir pırlanta şans daha önce hiçbir siyasi partiye ve onun yönetici kadrosuna nasip olmadı. CHP’nin önüne Türkiye’yi ileri demokrasi ülkesi ve soygun hortumlarını keserek verimli bir üretim ve bölüşüm ekonomisi yapabilmek için halktan demokratik destek bulma fırsatı doğdu.

Fırsat!

Karınca hızıyla gelir.

47 yılda geldi.

Şimşek hızıyla kaçar.

Kaçmasın!

CEVAP’A CEVABIM’DIR!

Göstere göstere gelen Erzincan’daki felaket üzerine yazdığım; “Allahsız Altıncı’dan rüşveti kim yedi?” başlıklı yazıma eski Bakan Berat Albayrak’tan beni kınayan bir CEVAP ve DÜZELTME yazısı mahkeme yoluyla geldi. Dün bu köşede yayımlandı. Altın arayıcı yerli ortaklı yabancı şirket tipik sömürge madenciliği yaptığı için 9 işçinin ölü bedeni 50 gündür toprak altında... Ben yazımda; “iktidar siyasetçisi- yüksek makam sahibi bürokrat- yabancı şirkete ortak edilmiş iktidara yakın işadamı” yapısının sömürge tipi madenciliği koruyup kolladığını, bu koruma olmasaydı felaketin yaşanmayacağını, siyanür yüklü taşıma dağın o kadar yükseltilemeyeceğini anlatmıştım. Koruma ve kollamanın da ancak rüşvet dağıtarak olabileceğini ileri sürmüştüm. Gösterdiğim belgeler herkese açık bilgilere dayanıyordu. Berat Albayrak, “Ben Çalık Holding’ten uzun yıllar önce ayrıldım” dolasıyla Necati Doğru’nun tarif ettiği koruyucu- kollayıcı- işbirlikçilerden olamam” anlamında bir cevap vermiş oldu. Peki bu yerli ortaklı yabancı şirketi, kim, kimler korudu kolladı? Ne kadar altın çıkardı, Türkiye’ye ne ödedi, vergisini hangi ülkelere verdi, deprem fay hattı üzerine kurduğu siyanürle altın arama maden ocağının yeri, fay hatları haritasından kimin emriyle silindi, daha önce siyanür havuzu borusu patladığı halde bu şirkete yeniden kapasite artırım izni kolayca neden ve kimlerin oluruyla verildi, altıncı şirketin devlete olan 7.2 milyon dolarlık vergi borcunun silinmesinde kim etkili oldu, siyanürlü toprak dağın kaymasından sonra başlatılan soruşturma sadece 9 isimlik mühendis ve idareci ile sınırlı niçin kaldı ve niçin şirketin sahipleri ile yerli ortağı patron sorguya bile çağrılmadı? Bu sorulara inandırıcı cevaplar verilmeden Erzincan felaketi davası bitirilemez.