- Doğadan kalıcı başka şey yoktur. -

Yaşam akımı, canlı cansız tüm doğa için en belirgin gerçektir. Kalıcılık değişiklikle sürmektedir. Aslında hiçbir şey geldiği gibi, olduğu gibi kalmamaktadır. Ne insanlar, ne hayvanlar, ne sular. Güneş hem besliyor, hem yakıyor. Yeraltı daha zengin. İnsana dokunmuyor, insanı besliyor, kucaklıyor. Yeryüzü geçici, yeraltı kalıcı. Yaşam karanlıkları ölümle aydınlığa ulaşıyor. “Öbür dünya” denilen toprakla kucaklaşma gerçeği insanların, tüm canlıların en son dinlenme düğümü. Yaşam savaşlarında her gün kimi gönendiren, kimi yaralayıp üzen görüntüler ortaya çıkar. İnsanların yaşam uğraşlarının sonu insanlığın sonu demektir. Doğanın yapıcı, yaşatıcı olduğu kadar yıpratıcı ve yıkıcı yanı da var. Genelde doğaya yaraşır olduğu değeri verdiğimizi içtenlikle söyleyemeyiz. İnsanlar da hayvanlar da yıkıcı. Doğanın kendi kendini yıktığı gerçeği de seller, depremler, kimi çöküntü ve yıkımlarla bir gerçek. Topraktan başka kalıcı hiçbir şey yok. Sular bile kesiliyor, kuruyor.

Zaman dizisindeki geçici yerleşimler bir gün sona erecek. Toprağın kucağına düşeceğiz. Sürekli yaşam hiçbir canlı için söz konusu değildir. Yaşamı değerlendirme becerisi, akıl-yetenek ortaklığına bağlıdır. Canlıların kendi çabaları zamanı süsleyen en büyük etkendir. Dünyaya ikinci kez gelmek hiçbir canlı için söz konusu olmadığından -bitkiler dışında- yaşamın özgün değeri ve aydınlığı asla göz ardı edilmemelidir. Ne var ki tüm canlılar, bu bilinci taşısa da koruyamamaktadır. Özellikle insanlar kendilerine karşı kusurlu olduğu gibi başkaları için de yok etmeye varan taşkınlık ve çirkinliklerden uzak kalamamaktadır. Yasaların öngördüğü yaptırımlar, insanların aşırı tutum ve davranışları, saldırıları ve taşkınlıkları için yürürlüğe konulmuştur. Eğitim, terbiye, kural çizgisi aykırılıklardan ve sakıncalardan korunmak için yaşama geçirilmiştir. İnsanlık, birbirinin değerini bilmekle anlam kazanır. Kişisellik ve çıkarcılık yaşamı gölgelemekten öte karalayan tutarsızlık ve aykırılıktır.