Bugün CHP’nin büyük kurultayı var.

Bugüne gelmeden önce sizi 1935’e götürmek istiyorum.

CHP’nin 4. Büyük Kurultayı’na.

9-15 Mayıs 1935 tarihleri arasında yapılmış. Yani tam 6 gün sürmüş.

Ulu Önder Atatürk, hepimizin ezbere bildiği şu sözleri o kurultayın açılışında söylemiş:

“Uçurumun kenarında yıkık bir ülke, türlü düşmanlarla kanlı bir savaş, yıllarca süren bir savaş... Ondan sonra içeride ve dışarıda saygıyla tanınan yeni vatan, yeni devlet ve bunları başarmak için aralıksız devrimler...”

O altı gün boyunca Cumhuriyet’i kuran parti, ülkede yaşanan gelişmeleri ve sorunları köy köy masaya yatırmış. İllerden gelen delegeler halkın talep ve dileklerini Atatürk’ün bakanlarına anlatmış. Çok ciddi meseleler konuşulmuş, uzun soluklu vizyoner çözümler ve hedefler ortaya konulmuş.

★★★

İşte kurultayda yaşanmış bir somut bir örnek:

CHP’nin parti programında “Milli talim ve terbiyede esas düsturlar” sıralanırken, ilk maddede “Maarifimizde her gün nispeten daha fazla çocuk ve vatandaş okutacak ve yetiştirecek bir program takip olunacaktır” ifadesine yer verilmiş.

İzmir delegesi Münir Bey “Bu maddeye iştirak etmiyorum” diye ayağa kalkmış ve yerine “Okuryazarların en kısa zamanda yüzde 100 olmasını temin edecek tedbirler alınacaktır. Cehle karşı seferberlik yapılacaktır” yazılmasını istemiş.

Hem Maarif Bakanı hem bazı katılımcılar bunun bir imkan meselesi olduğunda ısrar etse de Münir Bey ısrarından vazgeçmemiş.

Genç cumhuriyet büyük bir eğitim seferberliği başlatmış. 5 yıllık ilk seviye okulları, 3 yıllık köy mektepleri kurulmuş. Sonra köy enstitüleri...

Bugün Türkiye’de okuma yazma oranı yüzde 100’e yaklaşmışsa, cehle karşı büyük bir seferberlik yapılmışsa arkasında İzmir delegesi Münir Bey’in o ısrarı var.

★★★

Elbette 1935’ten bugüne kadar çok şey değişti.

Ancak değişmeyen bir şey var:

Çevresindeki ateş çemberi büyürken ülkemiz ve cumhuriyetimiz, liyakatsiz ellerde bozulmuş ve krize sürüklenmiş ekonomisiyle, kalitesini kaybetmiş eğitim sistemiyle, adalet dağıtamayan bir yargı sistemiyle, aldığı göçlerle karman çorman olmuş demografisiyle, tutarsız dış politikasıyla çok büyük risklerle karşı karşıya kalmış.

Bir çeşit uçurumun kenarındayız anlayacağınız.

2018’den bu yana uygulanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sorunlar karşısında çaresiz ve iktidar sorunlara çözüm bulma konusunda sürekli sınıfta kalıyor.

★★★

Böyle bir ortamda halkın ilk seçimlerde iktidarı değiştirmesi, çözüm üretecek siyasetçileri iktidara taşıması beklenir değil mi?

Ancak ülkede bu da olmuyor. Yoksulluk içinde inim inim inleyen insanlar, oyunu iktidar partisinden yana kullanıyor.

Yapılan bütün araştırmalar gösteriyor ki halkımız “daha iyi bir alternatif bulamadığı” gerekçesiyle iktidarı destekliyor.

CHP’nin bugün ve yarın yapılacak kurultayına bu pencereden bakmak gerekiyor.

Zira bu kurultayda asıl mesele Genel Başkanlık seçimini kimin kazanacağından öte, CHP’nin bu kurultaydan sonra iktidara “daha iyi bir alternatif” olup olmayacağıdır.

★★★

CHP’nin daha iyi bir alternatif olup olmayacağına da bugün ve yarın yapılacak kurultayda CHP’nin delegeleri karar verecek.

Önlerinde iki yol var:

- Ya 1935 yılında İzmir delegesi Münir Bey gibi davranıp ülkenin geleceğini aydınlatacak doğruları ortaya koyup gerçekleşmesi için ısrar edecekler ve böylece hem partide hem ülkede bir değişim için kapı aralayacaklar,

- Ya da idare-i maslahatçı parti yöneticilerinin ve delege ağalarının askeri gibi davranıp mevcut düzeni devam ettirecekler.

Yani mesele “Kemal Kılıçdaroğlu mu Özgür Özel mi?” sorusunun cevabı değil.

Mesele, sadece CHP’nin değil, büyük risklerle karşı karşıya kalan Türkiye’nin büyük bir değişim ve dönüşüme ihtiyacı olduğu gerçeğidir.

CHP’de de hem kendisini hem ülkeyi değiştirip dönüştürecek bir potansiyel vardır.