Bu yazı geçen pazar günü yayımlanan “Zam Salgını” yazısının devamıdır. Dolayısıyla bugünkü konumuz, enflasyonla mücadelenin psikolojik boyutu şeklinde de ifade edilebilir. Enflasyonu düşürmenin önündeki engellerden biri de zam haberleridir. Medya, iktidarı dar ve sabit gelirlilere bütçeden daha fazla “sosyal transfer” yapmaya zorlamak için her gün fiyatı en çok artan malların haberini verir. Bu haberler yüzünden bireylerde fiyat algılama zafiyeti oluşur. İnsanlar adeta hipnotize olur. Bu yüzden halk en gereksiz ve haksız zamları bile “her şeyin fiyatı artıyor” havası içinde çaresizlikle kabullenir. Bodrum’un en pahalı restoranında bir lahmacun 1.000 lira oldu haberi, gazete manşetlerinden verilirse, lahmacunu 100 liradan satan esnaf o gün fiyatını 120 yapmakta beis görmez. 1000 liraya lahmacun haberi ile zihni bulanmış dar gelirli de 20 liralık zamma sorgusuz sualsiz razı olur. Unutmayın, enflasyon, parasal nedenlerle doğar ama psikolojik nedenlerle büyür.

FİYATI ALICI BELİRLER

İktisat bilimi, insanların “iktisadi yaratık” olduğunu varsayar. Bu varsayım doğrudur. Çünkü canlılar gıda (enerji) almadıkça yaşayamaz. Aldığı enerjiyi (kazandığı parayı) tutumlu harcamazsa sonunda aç kalır ve hatta ölür. Buna göre tüketiciler veya kullanıcılar ihtiyaçları olan malın veya girdinin fiyatı düşük olanını alır. Ucuzunu bulamazsa, talebini kısar. Üretici de aynı saikle fiyatı artan maldan daha çok üretip, gelirini maksimize etmek ister. Böylece hangi maldan ne kadar üretileceği ve kaça satılacağı sorunu kendiliğinden çözülür. Bu doğal sürece iktisatta “görünmez elin” yani “fiyat mekanizmasının” ekonomiyi yönetmesi denir. Bir fiyatın uygun olup olmadığına iki fiyat kıyaslanarak karar verilir. Teoriye göre alıcı “dünün fiyatı” ile “bugünün fiyatını” karşılaştırır. Fiyat artmışsa satın alma kararından vazgeçebilir. Ancak ülkede enflasyonun varsa, alıcı “bugünün fiyatı” ile “yarının fiyatını” kıyaslar. Yarının fiyatının daha da yüksek olmasını beklediğinden, bugünün düne göre zamlı fiyatını ucuz kabul eder. Bir acele o maldan (hatta ihtiyacından fazlasını) satın alma yoluna gider. Küçük zammı, gelecek büyük zammın habercisi kabul eder. Artan fiyat talebi düşüreceğine artırır, arzı ise azaltır. Rasyonalite irrasyonel sonuç doğurur. Fiyat mekanizması “bozukluğunu kendiliğinden düzelten” (self-correcting) olmaktan çıkar, “bozukluğu kendi doğuran” (self-generating) hale dönüşür.

PAHALIYSA ALMA, BOYKOT ET

Enflasyonla mücadelede halk da kendine düşen görevi yaparsa iş kolaylaşır. Kısaca: Vatandaş zamlara tepki vermelidir. Eğer bir mal veya ürünün fiyatına gereksiz zam yapıldığı kanaatindeyse o malı (en azından bir süre) almamalı, alternatif ürünlere yönelmelidir. Yarın daha da artacak diye düşünmemelidir. İndirimli zincir mağazalara yönelmeli, alışverişe sabah değil, akşama doğru çıkmalıdır. Satıcı üzerinde baskı kurmalıdır. Bilin ki, o da bu baskıyı üreticiye aktaracaktır. Ne derler; güneş çarığı, çarık ayağı, sıkılan ayak da canı sıkarmış. Zam yapanın canı sıkılmazsa, yani satış adedi toplam kârını düşürecek kadar gerilemezse o da fütursuzca zam yapmaya devam eder. Satıcıya ve üreticiye “birimden değil, sürümden kazanmasını” ancak alıcı öğretir. Lütfen önerimi naif bulmayın. Milyonlarca tüketici yani ekonominin “talep yanı” fiyat zammına tepki gösterirse, esnafıyla, tüccarıyla, sanayicisi ve üreticisiyle ekonominin “arz yanı” bunu hesaba katma zorunda kalır. Bu noktada para derdi olmayanlara bir çift sözüm var. Bol paranız olsa da zamlara tepki vermek, dar gelirlilere yapacağınız en büyük yardımdır.

SON SÖZ: Bana dokunmayan zam seni, sana dokunmayan zam beni sokar.