Hazine ve Maliye Bakanlığı, 2020, 2021, 2022 vergilendirme dönemlerine ilişkin Yıllık Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi beyanname sonuçlarını ve Türkiye genelinde en fazla vergi ödeyen ilk 100 Gelir ve Kurumlar Vergisi mükellefini geçen hafta açıklamıştı. Bu konuya ilişkin olarak da geçen hafta iki yazımı köşemde okumuştunuz.

Bugün sizlere; Türkiye ekonomisi ve vergi gelirleri açısından 81 il içinde tek başına 80 ilden daha fazla ekonomiye katkı yapan İstanbul’u açıklanan sonuçlara göre analiz etmeye çalışacağım.

İSTANBUL VERGİLERİN %55’İNDEN FAZLASINI ÖDÜYOR

Resmi verilere göre İstanbul, 85 milyon nüfusun 16 milyonunun yaşadığı ancak gerçekte sığınmacılar ve kayıtdışı yabancılar nedeniyle 20 milyondan fazla insanın yaşadığı ve bazı ülkelerden çok daha büyük bir metropol. İstanbul, tarihi güzellikleri ile Türkiye’nin ve dünyanın en güzel şehri olmasının yanında sanayisi, ihracatı ve yarattığı katma değer ile ülke ekonomisinin lokomotifi ve ana taşıyıcı kolonudur.

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 2020, 2021 ve 2022 yılı vergilendirme dönemlerine ilişkin verilen  Yıllık Gelir Vergisi beyannamelerinde yer verilen bilgilerden hareketle İstanbul’un Türkiye’deki Gelir Vergisi mükellefleri yönünden yerini tespit eden tablo aşağıda yer almaktadır.

Görüldüğü üzere; Gelir Vergisi İstanbul mükelleflerinin sayısının Türkiye geneli içindeki payı %30’larda olmasına rağmen, tahakkuk eden Gelir Vergisi’ndeki payları %55 ve üzerindedir.

2020, 2021 ve 2022 yılı vergilendirme dönemlerinde Kurumlar Vergisi beyanlarına göre; İstanbul ilinde (İstanbul VDB ve Büyük Mükellefler VDB) beyanname veren mükellef sayısı ve tahakkuk eden vergi tutarları ile bunların Türkiye geneli içindeki payları aşağıdaki tabloda yer almaktadır.

Görüldüğü üzere; Kurumlar Vergisi İstanbul mükelleflerinin sayısının Türkiye geneli içindeki payı %37’lerde olmasına rağmen, tahakkuk eden Kurumlar Vergisi’ndeki payları %56 ile %62 arasında değişmektedir.

İSTANBUL DEPREMİ ASIL BEKA SORUNUDUR

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 2020, 2021 ve 2022 yıllarına ilişkin açıklamış olduğu mükellef sayıları ve beyanname bilgilerindeki gelişim, bugün itibariyle de İstanbul’un payının daha da arttığı bir trendde devam etmektedir. Bu arada Kasım 2023 itibariyle çok çok önem verdiğimiz ihracatımızın %23.2’lik kısmı da tek başına İstanbul merkezli şirketler tarafından yapılmaktadır. 

Yerel seçimlerin yaklaştığı ve adayların belli olmaya başladığı bu dönemde, herkes İstanbul’a talip. Bazıları yeniden fethetmekten, bazıları İstanbul’u uçurmaktan bahsediyor. 

Ülkenin gayrisafi milli hasılasının %46’sının, vergi gelirlerinin %55’inden fazlasının ve nüfusun yaklaşık %25’inin yaşadığı ama ciddi deprem tehlikesi olan bir il olan İstanbul, imar mevzuatına aykırı ve depreme dayanıksız riskli binalarla doldurmuş şekilde çaresizce ‘’hiçbir şey olmaz’’ anlayışı ile başına gelecekleri bekliyor. 

Gelin şöyle bir düşünelim: Türkiye nüfusunun neredeyse beşte birinin yaşadığı İstanbul’da 7.4 şiddetinde bir deprem oldu. 300.000’in üzerinde bina, fabrikalar, hastaneler, metro, köprüler, Marmaray ve tüm ulaşım alanları yıkıldı veya hasar gördü ve binlerce insan enkaz altında kaldı, Bu kötü senaryo gerçekleştiğinde; zaten oksijen çadırında olan ekonomimiz tamamen bitmiş olacak. İstanbul depremi, tüm Türkiye’nin çökmesine neden olacak. Ülkenin toparlanması, yeniden imarı ve eski haline dönmesi mümkün olmayacak ve gerçekten de milli güvenlik ve beka sorunu ortaya çıkacak.

Her seçim öncesi, ülkenin gerçek beka sorununun İstanbul depreminin gerçekleşmesi olduğunu unutup, tali beka sorunlarına yoğunlaşanlar, İstanbul’un deprem felaketine uğraması durumunda beka sorununun ne olduğunu asıl o zaman anlayacak ancak iş işten geçmiş olacaktır.