Santrforsuz oynamak bence futbolu bitiren bir tercih. Santrforsuz planda sahte 9 ile oynamak diye tanımladığımız bir taktik anlayış var. Montella bu anlayışa maalesef kafayı takmış. Gece gündüz bunu kafasında değerlendirip takım için en iyisi bu diye ısrar ediyor.
Bu ısrarın sahaya yansıması olumluya dönmüyor bir türlü. Çekya, Barak’ın kırmızı kartından sonra ritmini kaybeder diye bekleyenleri yanılttı. Sanki biz 10 kişi kalmıştık.
Kalemizde Mert’in kritik kurtarışı olmasa gol görecektik. Kaleyi bulamayan şutlarımız dışında net pozisyona giremedik. Bir kişi eksik kalan rakibimizin ilk yarı sonunda üç çerçeveyi bulan topu vardı. Bir puan bizim için yeterliydi. Şöyle bir gerçek var, savunma yapmakta uzman bir yapımız yok.
Yapamıyoruz o işi. Bu yüzden soğuk terler dökebiliriz böyle önemli maçlarda. Barış kanat bölgesinde çok etkili. İkinci yarı daha iyi ve baskılı başladık. Hatırlamıştık rakibin 10 kişi kaldığını. Hakan Çalhanoğlu, İsmail’in iyi pasına nefis vurunca beklediğimiz gol gelmişti. Maçta kozlar tamamen elimizdeydi artık. Sakin olmak gerekir böyle anlarda.
Acayip bir gol yedik. Kalecimiz Mert’e kale sahası içinde faul yapıldı gibi geldi hepimize. Verdiler golü ve yine strese girdik...
Dün gece olmayacak olaylar yaşanıyordu. Futbolun dev ülkelerinden Portekiz, Gürcistan karşısında 2-0 yenik duruma düşmüştü. Yine baskı yemeye başladık. Çekya, topuyla tüfeğiyle üzerimize gelirken geçişleri çabuk yapsak çok pozisyon bulurduk. İşi kendi kendimize güçleştirdik. Net olarak şunu düşündüm; İkinci yarı başlarken Cenk Tosun veya Semih oyuna alınabilirdi.
Çok geç girdi Tosun Paşa. Ama fırsatını bulursa atar golünü. Derin bir nefes almıştık sayesinde.
Biz santrforsuz oyundan vazgeçmeliyiz. Bunu Cenk Tosun uygulamalı olarak gösterdi.