Batılı uygar bir ülkede, iktidardaki parti seçimi kaybedince yönetim istifa etmekle kalmaz, parti Genel Başkanı da anında istifa eder. Bizde böyle bir uygulama geçerli mi ??? Yandaşlar hemen başlayacak, bu bir yerel seçim, genel seçim değil sen karıştırıyorsun diyecek…

Yerel seçim olduğunu biliyorum da, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan seçimde il il gezdi mi?

Tüm bakanlar seçim gezilerine çıktı mı?

Valiler, Kaymakamlar ve tüm bürokrasi AKP’ ye oy istedi mi?

Devletin tüm imkanları kullanıldı mı?

KULLANILDI …

Bu bir referandum değil de nedir? Onların bu uygar eylemlere kulakları tıkalıdır. Hiç bozuntuya vermezler ve göreve devam ederler. Şu anda AKP’nin tek uğraşı zaman kazanmak. Bunun içinde ana muhalefeti çeşitli gündemlerle geçmişte ki “istikşafi” görüşmeler gibi oyalamaya çalışacaklar.

İktidarla muhalefet arasında adeta altın günleri gibi gidip gelmeler bir süre devam etti. Sayın Erdoğan lütfetti tüm bakanlarıyla, CHP’li gölge bakanlar gidip konuşabilirlermiş. En son Sayın Karatepe, Bakan Şimşek’e gitti.4 saat 15 dakika görüştüler. Sayın Karatepe çok detaylı olarak tüm sıkıntıları ve önerilerini iletti. Sonuçta, Sayın Karatepe “Bir değişim olmadı”  dedi.

22 yıllık iktidarı tanıyan herkes, bu gidip gelmeler sonunda, hiçbir şeyin değişmeyeceğini biliyorlardı.

Bu ülkede tek adam yönetimi var. Tüm kararları o makam verir. Tüm bakanlar, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı demeden konuşmaya başlayan bir bakanı duyan var mı?

Bir ülke düşünün ki, ülkenin maliye bakanı,  yeni vergi paketinin getirileceğini bir basın toplantısı ile kamuyuna açıklama zahmetinde bulunmuyor!!

Sokak, Sayın Şimşek’e diyor ki,

Bakanlığı devralırken, artık ekonomide “rasyonel” ilkeler uygulanacak dediniz. Sizden önce nasıl bir yöntem uygulanıyordu ki, rasyonel deme gereği duydunuz?

Ülkenin, ekonomik olarak içine düştüğü bu durumun “Sorumlusu kim veye kimler? Sokak, AKP’yi iktidara getiren bizlerin“ Bizi bu durumlara getirenlerin, kim veya kimler olduğunu bilmeye hakkımız yok mu?

Sayın Şimşek, görevi aldığım noktadan benim sorumluluğum başlar diyemezsiniz. Bu ülkenin ekonomisinin bu içler acısı durumlara nasıl geldiğini, kamuya açıklama zorunluluğunuz var. Eğer geçmişte neler olduğunu bilmeden, siz ve ekibiniz ekonomiye reçeteler yazmaya kalkarsanız büyük yanılgıya düşersiniz.

Değerli okurlar, sakın ha sakın üzülmeyin. Yeni vergi paketinde, Saray masrafları, Sarayın uçakları,

Dış işleri, iç işleri ve tüm bakanların kullandıkları uçaklar,

TBMM’deki sıra sıra Mercedesler,

Bürokratların, üçer dörder aldıkları ekstra maaşlara,

Siz sevgili halkımızı üzmemek için, kesinlikle dokunulmayacak !!!

İTİBARDAN TASARRUF OLUR MU?

Sayın Şimşek,

22 Ocak 1936'da, Niğdeli manav Durmuş Ali tarafından kesilmiş bir fatura. Vali Ziya Tekeli'ye gönderilen faturanın dökümü şöyle:

– Tel ve çiviye verilen: 57 kuruş.

– 6 adet sandığın bedeli: 3 lira 60 kuruş.

– Elmaların istifine ödenen: 75 kuruş.

– Sandıkların istasyona taşınmaları için hamaliye: 25 kuruş.

– 170 kilo elmanın bedeli: 46 lira 75 kuruş.

– Ankara'ya kadar navlun bedeli: 6 lira 95 kuruş.

– Yekün: 58 lira 87 kuruş.

Sandıklardaki tel ve çiviye kadar bedeli ödenmiş bu elmalar kime gönderilmiş?

Çankaya'ya, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e…

Peki ödemeyi kim yapmış?

Yine Atatürk!..

Niğde elmasını çok seven Ata, Vali Tekeli'ye parasını göndererek, manavın fatura kesmesini istemiş.

Belgesi de Atatürk arşivinde bugünlere kadar saklanmış.

6 kasa elmaya harcanan paranın hesabını tutan devlet anlayışından, halkın vergisiyle oluşan milyarlarca dolarlık harcamaların akıbetiyle ilgili tüm soruları cevapsız bırakan bir anlayışa…

Başka söze gerek var mı?

SON SÖZ: Bazı toplumlarda sosyalizm olmaz. Çünkü fakirler kendilerini sömürülen sınıf olarak değil, geçici sıkıntı çeken milyonerler olarak görür. JOHN STEİNBECK