Ortada kapsamı, derinliği, süresi bitmek bilmez yapısal kriz var:

Krizin köküne dair görüşünüz...

Krizin sonucunu iyileştirmeye dair görüşünüz...

Yani:

Sebep sonuç ilişkisine dair fikriniz/ çözümünüz solcu mu, sağcı mı olduğunuzu ortaya koyar!

Mesela, iktisadi krizin yükünü emekçiler sırtına yükleyen parti, sağcıdır...

Mesela, en tepedekilerin gücü ve zenginliği ile geride kalan diğer büyük kesimler arasındaki gelir uçurumun devamından yana politikaları savunan sağcıdır...

Küresel sömürü düzeninin üzerini “sınıf yok” “emperyalizm dönemi bitti” diyerek örtmek isteyen sağcıdır...

Öte yandan:

Yaşanan iktisadi sorunların sermaye krizi olduğunu söyleyen soldur. Örnek vereyim: 2008 finans krizinden sonra, “bankalar kurtarıldı biz satıldık” diyerek New York’taki Wall Street’i işgal etmek isteyen soldur. Evet, teslim olmayan ileriyi savunan soldur.

Ve ama solda düşüncel karışıklık çıktı:

Yeni toplumsal düzene dair “reçete” konusunda sol yıllar içinde bölündü. Alternatif “reçeteler” ileri sürüldü ve hayata geçirildi.

Mesela, sosyal demokratlar “hastalığın ilacını” kapitalizm içinde ararken, “biz yüzde doksan dokuzuz” diyen diğer sol çözümün ancak kapitalizmin kökten kaldırılması (ve kesintisiz devrim/ sürekli değişimle) mümkün olduğunu ileri sürdü/ sürüyor...

★★★

Marks’ın teorisiyle “doğası gereği elbet çökecek” kapitalizmin, her büyük krizi “makyaj” yaparak atlatması ve buna karşın Sovyetler Birliği merkezi planlamasının çökmesi (Çin’in kendine özgü kapitalizme yönelmesi) solda kafaları karıştırdı!

Örneğin:

Geniş kitleler aleyhine gelir dağılımın bozulmasını umursamayan, sosyal adaleti unutan, halka kemer sıkmayı dayatan, örgütlü emeğe saldıran yeni muhafazakâr neoliberalizmi hayata geçiren sosyal demokrat partilere bugün sol demek mümkün mü?

1890-1914 yılları arasında altın çağını yaşayan (Lenin bile partisine bu adı koydu) “sosyal demokrat” kavramı, bugün utanılacak post modern isme dönüştü. Marks, döneminde lekeli gördüğü “sosyalist” yerine “komünist” adını kullanmıştı! Ki bu isim de 1919-1991 yılları arasında yükselişi ve düşüşü yaşadı. Bunu şimdi “sosyal demokrat” ismi yaşıyor!

Görüyoruz: Dünyada çok parti isim değişikliği yaptı/ yapıyor. İsimleri farklı olsa da dünyadaki sosyal demokrat partilerin büyük çoğunluğu hayal kırıklığı yaşattı/ yaşatıyor.

Sosyal demokrat partilerin “seçim tutulmasına” maruz kalması vs. politik kimliksizliğe sebep oldu/oluyor. Vs.

Yığınlar bu nedenlerle “sol -sağ kalmadı” diye düşünüyor! 

Bu psikolojik propagandanın yayılmasının nedeni, örgütsüz toplumsal yapı oluşturmak...

★★★

“Sol ve sağ tarihsel sona gelmiştir” anlayışının özünde toplumsal eleştirinin/hakiki muhalefetin önüne geçmek var. Açayım:

Günümüzde sokağın önderliği nasıl olumsuz metafor olarak kullanılıyor ise toplumsal her türlü örgütlülük de olumsuzluk olarak gösteriliyor.

Diğer yanda zenginler son derece örgütlü! Mesela:

Dünyanın geleceğine dair stratejilerin belirlendiği Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu olumluluk olarak gösteriliyor...

Davos’a alternatif “kapitalizmden sonra hayatı arayan” Dünya Sosyal Forumu hakkında ise olumsuzluk propagandası yapılarak örgütlenmesi önüne geçildi...

Sadece sosyal demokrasi değil. Neoliberalizmin ideolojik hegemonyası tüm solu allak bullak etti. Mesela:

Nostaljik özlemlerin/bilindik tekrarların gerçekçi çözümler getirmediği solda inatla görülmek istenmiyor. Belli dönemlerde yaşanılan kahramanlıklar, direnişler, gösteriler geçici zafer kazanabildi ama nihayetinde (Türkiye’de olduğu gibi) “şanla dolu yenilgiler” mevcut muhafazakâr statükonun işine yaradı.

Günümüzde dünyadaki çok partinin itibar kaybı solun, tarihi sona vardığı anlamına gelmez. İlericilik bitmez.

Devam edeceğiz.