Lise son sınıfın ikinci dönemindeydik.

Birçok kentteki okullar gibi bizim okul da arkadaşlara rapor almak şartıyla ikinci dönem dershaneye gitme fırsatı verdi.

O dönemlerde doktorlar üniversite sınavına girecek çocukları rapor konusunda kırmıyordu.

Yatılı arkadaşların bir kısmı kendi şehirlerinde ya da büyük şehirlerde dershaneye gitmeye başladı.

Gündüzlü arkadaşlar da Kars’taki tek dershaneye gitmeye başladı.

Dershanenin ücretini duyunca babamın yüzünde oluşan ifadeyi hala hatırlarım.

Biz aynı sınıfta okuyan iki kardeştik ve ikimizin dershane ücretini aynı anda karşılama şansı yoktu.

Bana “Sen gitmesen de olur. Abin gitsin. Onun notlarıyla testleriyle sen de çalışırsın” dedi.

Abimin “sözelci”, benim ise “sayısalcı” olduğumu söyleyerek itiraz etmek istedim ama babamın yüzündeki o ifade nedeniyle cesaret edemeyip “olur” demeyi seçtim.

Haliyle abimin sadece Türkçe ve matematik testlerinden faydalanabilmeyi kabullendim.

Fizik, kimya ve biyoloji derslerine çalışmak için destek kitap ihtiyacım vardı.

Okulun kütüphanesi fena değildi ama üniversite sınavlarına hazırlanmak için gerekli güncel kitaplar bulmak mümkün değildi.

O zamanlarda “online eğitim” de yoktu “online alışveriş” de...

Yayınevleri hazırlık kitaplarının reklamlarını basılı gazetelere verirdi. Ben de bir gazetede fizik, kimya ve biyoloji kitaplarının ilanını görmüştüm.

Ali Rıza dedeme konuyu çıtlattım. Ne kadar paraya ihtiyacımı sordu.

Ben söyleyince saçlarımı okşayarak, “sen yeter ki oku” dedi.

Cepkeninin bir cebinde köstekli saati vardı, diğer cebinde paralarını tutardı. İki parmağını o cebine sokup bir deste para çıkardı. “Senin ineğin danasını satmıştım, senin hakkındır” diyerek gereğinden fazla para verdi.

Çok mutlu olmuştum. Elime gazete ilanını alarak hızla çarşıya gittim. Kar yağıyordu ama umurumda değildi. Postaneye girmeden önce üzerimdeki karı silktim.

İlanda yazan adrese hem talep yazısını gönderdim hem havale yaptığıma dair belgeyi...

İkinci dönemin birinci ayı bitmek üzereydi. Zaman hızla geçiyordu ve kitaplar bir türlü gelmiyordu.

Dolandırıldım mı acaba” endişesi zihnimi kemirirken, bir taraftan da ağırlığı matematik ve Türkçe derslerine vermek zorunda kalıyordum.

Telefon çaldığında heyecanla açtım. Neredeyse her gün arayarak bunalttığım postacı gülerek “hadi gözün aydın” dedi.

Telefonu nasıl kapattım, ayakkabılarımı nasıl giydim, nasıl yola koyuldum bilemedim.

Postaneden aldığım o ağır koliyi 2-3 kilometre nasıl taşıdım fark etmedim dahi...

Eve gelir gelmez bütün kitapları yan yana dizdim.

Neredeyse kapaklarını okşayacaktım.

Hemen biyoloji kitabıyla başladım.

Bir süre önce satılan dana, dedemin cepken cebinden çıkan o para, postaneden gelen o telefonla haftalar sonra kavuştuğum o kitaplar benim için büyük bir fırsat kapısının aralanmasına yetti.

Sınav sonucunu dedeme söylerken başımı okşayarak verdiği o paranın boşa gitmediğini göstermenin de gururunu yaşıyordum.

Önceki akşam, İstanbul’da katıldığım Ardahan Eğitim Vakfı’nın (AREV) destek gecesinde yapılan konuşmaları dinlerken o günleri düşündüm.

Bugün Ardahanlı gençler, AREV’in deyişiyle “kar taneleri” ne yazık ki üniversite sınavlarında başka kentlerdeki yaşıtlarıyla yarışmakta zorlanıyorlar.

Dershaneye gidememek, yeterli kaynak kitap bulamamak, sahip oldukları zekaya rağmen onları o yarışta geri bırakıyor.

Kar tanelerinin hayatındaki bu boşluğu doldurmak için büyük bir gayret gösteren AREV’in genç yöneticilerinin çabasını takdirle karşılıyorum.

O nedenle de bugün siz sevgili okurlarımdan, uzaktaki o soğuk ve yalnız serhat kentinin kar tanelerine destek olmanızı, onları yalnız bırakmamanızı rica ediyorum.

Emin olun her desteğiniz doğru adrese ulaşacak ve bir ya da birkaç çocuğun hayatına dokunacaktır.

Bir asrı geride bırakan bu Cumhuriyetin en büyük devrimi, eğitim sistemi aracılığıyla fırsat eşitliği sunmasıydı.

Bu devrimi devam ettirmek, gençleri bu fırsattan mahrum bırakmamak için verdiğiniz desteğe şimdiden teşekkür ediyorum.

Maddi destekleriniz için 
ARDAHAN EĞİTİM VAKFI
IBAN: TR76 0001 5001 5800 7301 5131 36