İktidar, bir numaralı ekonomik hedefimiz enflasyonu düşürmektir diyor. Son belediye seçimlerinde “yüksek enflasyondan” (pahalılık diye okuyun) bizar olmuş seçmenin verdiği oylarla iktidar namzedi haline gelen CHP de herhalde tersini söylemiyordur. Ama ne AKP’nin ne de iktidara gelirse CHP’nin enflasyonu düşürebileceğine yürekten inanan yok. Çünkü AKP’nin 2003-2016 arasında elde ettiği enflasyonu düşürme ve düşük tutma başarısı hariç, uzun yıllardır bu ülkede enflasyon yüksek seyretmiştir. Bu yüzden halkın bilinçaltına “enflasyon düşmez” kanısı yerleşmiştir. Peki, niçin gelmiş geçmiş hükümetler enflasyonu kalıcı olarak düşürememiştir? Bunun en sade yanıtı, enflasyon düşürücü iktisat politikası uygulamanın siyaseten zor olduğudur. Enflasyon indiren önlemler setine “istikrar programı” deniyor. Bu programların diğer adları “ekonomiyi soğutma”, “acı ilacı içme” veya “kemer sıkma”dır. Böyle olmakla birlikte AKP’nin ilk döneminde ekonomiyi soğutmadan, halka acı ilaç içirmeden ve kemer sıkmaya gerek kalmadan enflasyon düşürülmüştür. Bu “bol dış kaynak” girişi sayesinde olmuştur. Kemal Derviş’in “güçlü ekonomiye geçiş programı” da bu para akımına zemin hazırlamıştır.

BABACAN OLMUYOR ŞİMŞEK VERELİM

AKP iktidarının ekonomide sağladığı “düşük enflasyon-yüksek büyüme” başarısını bir dönemin genç yıldız siyasetçisi Ali Babacan kendi hanesine yazmaktadır. Reis Erdoğan da “ben başbakan olmasam sen muvaffak olamazdın” demektedir. Ama son yıllarda tek başına enflasyonu düşüremeyince, Babacan’ı tekrar göreve çağıramayacağı için onun yerine “aynı bilgi ve beceri ile donatılmış” olduğunu varsaydığı Mehmet Şimşek’i göreve getirmiştir. Mehmet Şimşek akıllı bir adamdır. Babacan’ın başarısının “bol dış kaynak” girişi sayesinde olduğunu bilmektedir. Bunu bildiği için de mesaisinin ağırlığını dış kaynak bulmaya yöneltmiştir. Hatta bu sebeple “size çok para bulurum” diyen finansçı Gaye Erkan, Merkez Bankası başkanı yapılmıştır. Ahmet Hakan ile yaptığı söyleşide foyası meydana çıkan Dr. Erkan görevinden affedilince, dış borç için New York’ta cerre çıkmak şimdi Şimşek’e kalmıştır.

TUTUMLULUK SEFERBERLİĞİ

Bakan Şimşek ve saz arkadaşları, yeterli dış kaynak bulabilirse, halkı fazlaca üzmeden önümüzdeki ay ve yıllarda enflasyonu düşürebilir. Ancak bu süreçte TL değerleneceği için cari açık büyüyecek ve TL’nin ani değer kaybetmesi kaçınılmaz olacaktır. Nitekim son enflasyon patlaması da bu yüzden olmuştur. Ben, bu tabloya bakarak durumdan vazife çıkardım. Enflasyonu az hasarla düşürüp kalıcı kılacak “iki ayaklı” teorik bir model geliştirdim. Kısaca bilgilerinize sunuyorum: Birinci ayak ne pahasına olursa olsun cari açığı sıfırlayacak “ihracatı teşvik tedbirlerinin” alınmasıdır. Bu suretle “döviz bitecek korkusu” halkın yüreğinden silinecektir. Uygulanacak sıkı para politikasıyla daralan iç talep hacmini dış talep dolduracak ve büyüme daha da sağlıklı olarak sürecektir. İkinci ayak, bilimsel jargonla enflasyonun atalet momentinin (kendi kendini doğurma kısır döngüsünün) düşürülmesidir. Burada ilk sorumluluk israf ve eş dost kayırma ile yolsuzluğa son verecek merkezi ve yerel yönetimlere düşmektedir. Ama bu yetmez. Başta yüksek gelir sahipleri olmak üzere halk, gönüllü olarak bir “tutumluluk seferberliğini” öncelikle hizmet sektöründe talebi kısarak başlatmalıdır. Hizmet üreticileri bu kampanyadan ürkmesin. Tüketicinin fırsat buldukça gereksiz zam yapan hizmet sektöründe tavır koyması, onların kârını arttırır. Yeter ki birimden değil, sürümden kazanmayı tercih etsinler.

SON SÖZ: Toplumsal sorunları, toplumlar çözer.