Eczacı Kemal Serdar- oğlu, 1957 seçimlerinde İzmir’den Demokrat Parti (DP) milletvekili seçilmişti. O yıllar Kıbrıs’ta önemli gelişmeler yaşanıyordu. Rumlar silahlanıyor, Türklere karşı zulümler uyguluyordu. Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kurulması, bunların silahlandırılması gerekiyordu. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Serdaroğlu ile Antalya milletvekillerinden Sadık Erdem’e gizli bir görev verdi. İki milletvekilinin öncülüğünde Kıbrıs’a silah götürülecekti.

Makine ve Kimya Endüstrisi  (MKE) Kurumu’ndan alınan silahların parası Başbakanlık örtülü ödeneğinden karşılandı ve silahlar yarı yarıya onlara teslim edilmiş gibi fatura düzenlendi. O silah ve mühimmatlar denizin dalgalı, havanın sisli olduğu bir gece adaya çıkarıldı. Tam anlamıyla bir kahramanlık örneği olan bu görev Türklerin bir yerde kurtuluşuydu ve yalnız olmadıklarını gösteriyordu.

HÜCREDE GEÇEN GÜNLER

1960 darbesinden sonra DP milletvekillerinden bazıları Yassıada’ya götürülüp yargılandı. Onlardan birisi Kemal Serdaroğlu, diğeri de Sadık Erdem’di. O silahları nereye götürdüklerinin hesabı soruluyordu. Serdaroğlu ve Erdem, silahları adaya götürdüklerini söylese de milletvekillerinin böyle bir görev aldığı, gizli yollarla Kıbrıs’a silah götürdükleri inandırıcı bulunmuyordu.

Yassıada mahkemesi üç idam verdi. 43 kişi Kayseri Cezaevi’ne götürüldü. 8 ay hücre cezası verilmişti. Celal Bayar’ın hücresine, eczacı olduğu için özellikle Kemal Serdaroğlu konulmuştu. Celal Bayar hücreden hiç dışarıya çıkmadığı için O’ndan sorumlu olan Serdaroğlu da çıkmadı. Sonunda afla tahliye edildiler.

Kemal Serdaroğlu ile silahları birlikte Kıbrıs’a götürdüğü Sadık Erdem’in kahramanlıklarını Kıbrıs’ta yaşayan Türkler hiç unutmadı. Ulusal Kahraman ve KKTC’nin ilk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, KKTC’de bir belediyeye “Serdarlı”, diğerine “Erdemli” adını verdi.

SERT AÇIKLAMALAR

O babanın oğlu, sert açıklamalarıyla bilinen Doğru Parti Genel Başkanı Rifat Serdaroğlu. Serdaroğlu, televizyoncular için “Canlı bomba” gibidir. Sözlerinin RTÜK tarafından cezalandırılacağı hiç akıldan çıkarılmaz. O yüzden Serdaroğlu yaptığı önemli açıklamalara rağmen ekrana çok az çıkarılır. 

Ekrana çıkarılmasa da, Rifat Bey sosyal medyada hemen her gün gündeme ilişkin iktidarı, yeri gelince muhalefeti ağır dille eleştiriyor. Anlatacağı bazı konular vardı.  Buluştuk. İlk sözü, “Ülke ekonomik olarak çökmüş durumda. Atatürk’ün ordusunun yönetim kademesi kumpaslarla bilerek çökertildi. Yargı sistemi maalesef iktidara bağımlı” dedi. Devamında daha sert sözler geldi. Ama ben onları duymadım!

“YASAK” O KARARLARDA YOK

Hakkında açılmış 132 dava var. Bugün İzmir’de İstinafta iki, Perşembe günü yine iki duruşmaya katılacak. Yargı deyince hemen, “Benim başımda şöyle bir olay var: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı benim genel başkanlığımı tanımıyor” dedi. Bu süreçte yargıda neler yaşadığını büyük bir üzüntü içinde anlatıyor:

“Genel Başkanlığımı niçin tanımıyor? Çünkü hakkımda iki mahkeme kararı var. İkisinde de ‘Hakkında siyasi yasak var’ deniliyor. Ama kararda siyasi yasak yok. Yasak olmamasına rağmen C. Savcı yardımcısı ‘Ben böyle yorumluyorum’ diyor. Randevu istiyorum randevu vermiyor. Dilekçe ile başvuruyorum yine randevu alamıyorum. Bu ülkede bakanlık yaptım, milletvekilliği yaptım. Bırakın onları bir yurttaş olarak beni dinlemek zorunda olmalarına rağmen dinlemiyor.

BU DA İKİ HAKİM KARARI

‘Gidin bu iki mahkemeden, siyasi yasak olmadığına dair karar getirin’ deniliyor. Oysa mahkeme kararı önlerinde.  Orada ‘siyasi yasak’ yazmıyor. ‘Olsun siz mahkemeden yine siyasi yasağınızın olmadığına dair karar getirin’ deniliyor. Neyse, mahkemenin deneyimli Hakimine gidip durumu anlattım. ‘Benim kararımda siyasi yasak yok. Ama madem bu kadar ısrarla istiyorlar, o zaman siyasi yasağının olmadığına dair yazı vereyim’ dedi. Sağ olsun verdi. 

Ancak her hakim aynı olmuyor. Ceza aldığım ikinci mahkemenin hakimi ‘Benim kararım bu. Ayrıca siyasi yasağınızın olmadığına dair bir yazı veremem’ dedi.  Vermedi. Avukatım mahkeme kararında siyasi yasağım olmadığına ilişkin itirazlarda bulunsa bile sonuçta değişen bir şey olmuyor ve dosyamız arşive kaldırılıyor.”

ZOR GÜNLER BEKLİYOR

Siyasi partide eş genel başkanlık uygulaması şimdiki adı DEM olan siyasi partiyle geldi. Doğru Parti Genel Başkanı Rifat Serdaroğlu da, mahkum olduğu davalardan tutuklanabileceğini dikkate aldı, partinin zarar görmemesi için “Eş başkanlık” uygulaması başlattı. Partinin eş genel başkanlığı görevine Dr. Arda Ateş getirildi.  Serdaroğlu, yargıda yaşadığı olayı anlattıktan sonra, şu örneği veriyor:

“Gazze’deki Kassam tugaylarının üniformasıyla HÜDA PAR miting yapıyor. Koalisyon ortağı olduğu için olsa gerek bu partiye ihtarnamede bile bulunulmadı.

Seçimden sonra Türkiye’yi büyük bir felaket bekliyor.  Asgari ücret yılda bir kez belirlenecek, enflasyon karşısında ücret hemen eriyecektir. 2024 yılında tüketimin azalacağı söyleniyor. Çalışan, ancak boğazını doyurabilecek. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2026’dan sonra rahatlama olabileceğini belirtiyor. Bu ülkede halkın yüzde 80’i açlık, yoksulluk sınır içinde. Türk Milletinin kendi kaderine el koyması lazım.”

Rifat Serdaroğlu, babadan siyasetçi bir isim. Ama siyasetin, yargının geldiği durum için “İnanın nefes alamıyorum” diyor ve ülkemizi daha zor günlerin beklediğini öne sürüyor.