Burada yazmıştım; Kılıçdaroğlu meselesi benim için bitmiştir, bir daha kendisiyle ilgili yazmayacağım. Heyhat!

Kılıçdaroğlu, Uğur Dündar için yayınladığı açık mektubunda, “iş başörtü sorununa geldiğinde; ‘İnadına mini etek, inadına dekolte’ sloganlarına katkı sunan Uğur Dündar...”

Bu sözü 2015 yılı başında Uğur Dündar’ın Halk Arenası programında ben söyledim. İktidar ve medyası tarafından çok konu edildi, özür dilemem istendi! Şöyle yanıt verdim:

-Sadece programda taktığım papyonum için özür dilerim, evimde daha güzel papyonlarım var oysa!

Kılıçdaroğlu açık mektubunda niçin bu konuyu anımsatmak ihtiyacı duydu, bilemem...  

Bildiğim, bu tavır Kılıçdaroğlu’nun ne kadar sağcılaştığını ortaya çıkarıyor... Ki buna ek, cehaletini de sergilediğini yazabilirim. Bilmiyor ve bilmediğini de bilmiyor Kılıçdaroğlu...

Beni trendi takip eden “modacı” mı sandı acaba? Şaka bir yana...

Bilmediği şu eski genel başkanın:

Giysi, kimliktir...

Beden ve itibariyle kıyafet ideolojik bir yapıdır...

Beden kendini kaplayan kıyafetin diliyle de konuşur...

Mesela: İnsanlar bedenlerini ve itibariyle kıyafetlerini muhalefet etmenin aracına dönüştürür...

Kemalist döneminin şapka devrimi ve buna karşı fes-sarık giymek protesto etme biçimi gibi...

Solcu gençlerin, Amerikan işçi sınıfının sembolü kot pantolonu giymesi gibi...

Evet, kişinin toplumsal yapıdaki (sınıfsal vs.) konumunu gösteren giysiler aynı zamanda muhalefet etme biçimidir.

★★★

Ülkemizde yaşadık: Müslümanlar açısından kamusal alanda yaşam imkanları kısıtlandığında insanlar giysilerini muhalefet aracı yaptı. Okula alınmayan başörtülü öğrencilerin eylemleri gibi... (Kılıçdaroğlu, o dönem başörtüsüne karşı çıktı; “bez parçası” dedi. Tipik pragmatist siyasetçi tavrı göstererek yıllar sonra görüşünü değiştirdi: “Başörtüsüne Anayasal güvence getireceğiz!”)

Başörtüsü dinin bir sembolüdür. Öğrencilerin protestosu din merkezli siyasal bir eylemdi. Haklıydılar.

Öte yandan.

“İnadına mini etek, inadına dekolte” demek de kadın kimliğine yönelik tehditlere karşı çıkan bir protesto biçimidir...

Hatırlayınız: O sözü ettiğim dönemde iktidarın cinsiyetçi tavırları/ cinsiyet eşitsizliklerini vurgulayan sözleri gündemdeydi. Örneğin:

Başbakan Erdoğan 25 Kasım 2014’te KADEM 1. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde şunu dedi:

-“Burada bazen erkek kadın eşitliği diyorlar. Kadın kadına eşitlik doğru olandır. Erkek erkeğe eşitlik doğru olandır. (...) Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir.”

Kadının ötekileştirildiği/ cinsiyet ayrımının katılaştırıldığı o dönemde, bu sözlerden bir ay sonra “inadına mini etek” demek bu anlayışa tepkidir.  

Teorik donanımı zayıf Kılıçdaroğlu’nun “meta ideolojisini” anlamaması normaldir...

★★★

Evet:

Kıyafeti, kadının siyasi-kültürel kimliğidir; giysisi dünya görüşünü yansıtır.

Ve itibariyle:

-Kadının toplumsal kimliğine yönelik her türlü tehdide karşı başkaldırıdır o sözlerim...

-Kadının kimliğine ilişkin ideolojik inşaya-dayatmaya karşı protestodur o sözlerim...

-Kadının yaşam tarzına karışılamayacağını vurgulamaktır o sözlerim...

-Kadına, erkeklerin bir rol tanımı yapamayacağının tavrıdır o sözlerim...

-Kadın hayatının cehenneme dönüştürülemeyeceğine dönüktür o sözlerim...

Kadın özgürlüğü manifestosudur o sözlerim...

Herhangi bir siyasal otorite, kadının giyim-kuşamına dair eğilimleri ve davranışları denetleyemez. Bu sözlerimin hala arkasındayım...

Kılıçdaroğlu koltuğuyla var olmuş, popüler koltuğunu kaybedince hiçleşmiş, “koltuk bağımlılığı” yüzünden bayağılaşmaya başlamıştır. Bir cehalet kibri sergilemektedir.

Sadece Kılıçdaroğlu değil, yıkıcı cehalet virüsü toplumu sarıyor. En hızlı kirlenenler ise bir dönem “solcu” olduğunu sandıklarımız maalesef...