Fatih Sultan Mehmet 1453’te fethedip, Fetih Kapısı’ndan İstanbul’a girerken kentin ileri gelenleri ellerinde şehrin anahtarı onu bekliyordu. Rivayete göre Bizans heyeti ak sakallı Akşemseddin’i Fatih sanıp anahtarı ona sundu. Akşemseddin göz ucu ile Sultan’ı işaret edince apar topar anahtarı Fatih’e vermek istediler ama Fatih şöyle dedi: Asıl Fatih benim akıl hocam Akşemseddin’dir, anahtarı ona verin!

Osmanlı’nın yönünü batıdan doğuya çeviren Yavuz Sultan Selim 1516’da Suriye ve Filistin’i, bir yıl sonra da Mısır’ı fethedip Memlük Devleti’ne son verdi. O sıralar Memlük hakimiyeti altında olan Mekke’nin emiri Sultan’a saygılarını sunarak şehrinin anahtarını teslim etti. Böylece Mekke ve Medine’de Osmanlı hakimiyetine girdi.

Tarihimizde sayısız şehir anahtarı, ülke anahtarı var.

Anahtar bir sembol aslında! Kayıtsız şartsız teslimiyetin, hakimiyeti kabul etmenin, boyun eğmenin sembolü.

Zaten savaşarak, kuşatarak girmişler son kalenize, şehrinize anahtarı vermesen kaç yazar!

Şükrü Saraçoğlu’nun ‘oldu böyle bir şey’ dediği bir anısı var. Sovyetler Birliği lideri Stalin ile Türk Başbakanı Saraçoğlu arasındaki anahtar hikayesi... Dünya, ikinci dünya savaşına koşarken 1939’da iki ülke heyetleri Moskova’da kritik toplantılar yapıyordu. Birine Stalin’de katıldı. Salona gelişinde kollarını açarak Saraçoğlu’na doğru giderken, “Umarım Boğazlar’ın anahtarını getirmişsindir” diye aklınca espri yaptı. Bizim Başbakan yanıtı yapıştırdı: Maalesef, o anahtarı Mustafa Kemal Atatürk yanında götürdü!

Anahtar işinde sembolün sembolü de var...

Misal 2012’de Cumhurbaşkanı Gül’dü, San Francisco’ya gitmişti. Belediye Başkanı onuruna yemek, üstüne de şehrin sembolik anahtarını verdi. Gül anahtarı alıp şunu dedi: Şehrin anahtarı bende, istediğim zaman açıp girerim.

Pek çok sembolde olduğu gibi şehir anahtarının da cılkını çıkardık tabi.

2017’de Amasra kaymakamlığı ve belediyesi etkinlikler düzenleyerek 1460’ta Fatih Sultan Mehmed’in ‘Tez getirsinler bana şehrin anahtarını’ diyerek tek top atmadan Cenevizliler’den aldığı Amasra’nın fethini canlandırdı. Etkinlikte anahtar vermeden olmazdı! Fatih Sultan Mehmet kılığına girmiş biri şehrin anahtarını Bartın valisine verdi!

Sultanların, kralların, imparatorların savaşla aldıkları anahtar her kapıyı açıyordu. Günümüzde peki, verilen anahtar kapı açıyor mu?

Hayır!

Hiçbir halta yaramayan bu anahtarlar kimlere neden veriliyor öyleyse?

O şehir için iyi, yararlı bir şey yaptığına inanılanlara veriliyor.

Güzel bir örnek çok yakın tarihte, 24 Ocak 2024’te ABD’nin New Jersey kentinde yaşandı. Girişimci, hayırseverliği ile tanınan ve pandemi boyunca binlerce insana sahibi olduğu restoranlardan bedava yemek dağıtan Türk iş insanı Hüseyin Bayram’a belediye başkanı tarafından şehrin anahtarı verildi. Bugüne kadar dört kez verilmişti, o kadar değerliydi yani.

Tuhaf örnekler de var.

1980’de ABD’nin Detroit kentindeki bir kiliseye yüklü miktarda bağış yapan bir ülkenin devlet başkanına, Detroit’in altın kaplamalı anahtarı verilmişti. Anahtarı alan devlet başkanı kim mi? Saddam Hüseyin’di!

*

31 Mart yerel seçimleri arifesindeki Türkiye’de ‘atış serbest’ günlerindeyiz...

Kimi ‘yapılmayanları, yapamadıklarını’ unutmuş gibi yapıp ‘beni belediye başkanı seçerseniz 650 bin konut, yanında da trafiği cillop gibi yapacağım’ diye sallıyor, kimi Ankaralılar’ı milyonlarca dolar zarara uğratıp vergileri çarçur edenlerin yaptığı Ankapark’ı yeni harcamalarla yeniden açacağını vaadediyor, kimi de milleti bırakıp, seçildiğinde şehrin anahtarını ‘sonradan olma liderine’ vereceğini açıklıyor!

Millet İttifakı rüzgarıyla İYİ Parti’den Eskişehir vekili olarak Meclis’e giren, çark edip AKP’de karar kılınca Eskişehir belediye başkanlığına aday yapılan Nebi Hatipoğlu’nun vaadi millete değil, Erdoğan’a yönelik. Aday tanıtım toplantısında dünya liderinin gözlerinin içine bakarak şunu dedi: 31 Mart akşamı Eskişehir’in anahtarını size vereceğiz sayın Cumhurbaşkanım!

Enteresan bir durum...

Partinden olan öbür başkan adayları deniz getireceğim, enflasyonun çıldırdığı ülkede her şey bedava olacak, anakart, babakart, bebekart dağıtacağım, elektrik-su-doğalgaz ya bedava ya indirimli olacak, herkese ev, ev veremezsem çadır, her evin önünden metro geçireceğim, çocuklu evlere kreş açacağım, emeklilerin eli sıcak sudan soğuk suya değmeyecek falan diye atarken senin atış yönün neden değişik acaba?

Eskişehirliler herhalde belediye başkanını şehre hizmet etmesi için seçecek. Şehrin anahtarını teslim etmek gazeteci milletine ‘bir maaş da benden’ demeye benzemez. Milletle şaka olmaz. Bozkırın ortasında onca emekle yaratılan vahada, Eskişehir’de yaşayan aydın insanlar şehrimizi kimden fethedeceksiniz diye sormaz mı adama?

Değerli okura not... Kış kıyamete denk geldi ama ev sahibini değiştirip döneceğim! Kısa bir süre izin rica ediyorum.