Arjantin’de Javier Milei’nin  kazanması...

Hollanda’da Geert Wilders’in kazanması...

Ya da İtalya’da Giorgia Meloni’nin kazanması...

Sosyal demokrasinin kalesi İsveç’te bile Jimmie Akesson’un liderliğini yaptığı partinin dışarıdan iktidar “ortağı” olması...

Bugün Sosyal Demokratların, Yeşillerin Almanya’da tek oy alma sebebi, “faşistler iktidar olmasın” korkusu! Ki Fransa’da da benzer durum var. Uzatmayayım...

Batı’da seçmenler “aşırı” diye tanımlanan “faşist” partilere niçin kayıyor? Deniyor ki; göçmen karşıtlığı bu partilerin büyümesine sebep oluyor.

İnsanlara, yoksul olmalarına neden olarak sadece göçmenler gösteriliyor! Batı tarihinde hiç olmadığı kadar “kimlik çatışması” var. Peki, bunun temel sebebi ne?

Sormamın nedeni; Özgür Özel’li CHP pusulasının  yönünü merak etmek...

Ne demek istediğimi iki ekonomist üzerinden anlatmaya çalışayım:

★★★

Prof. John Kenneth Galbraith (1908 – 2006)...

Amerikalı ekonomist.

Harvard ve Princeton Üniversitesi’nde hocalık yaptı.

Korumacı/ kamucu ekonomiyi savunan Keynesyen ekolünden idi.

ABD başkanları Franklin D. Roosevelt, Harry S. Truman, John F. Kennedy, Lyndon B. Johnson yönetimlerinde görev yaptı. Kennedy döneminde Hindistan’da büyükelçi olarak bulundu. Kamuda görev yaptı.

Amerikan Kapitalizmi (1952), Büyük Çöküş (1955), Varlıklı Toplum (1958) ve Yeni Sanayi Devleti (1967) gibi kitapları hep çok satanlar listesinde yer aldı.

Amerikan Ekonomi Birliği (AEA) başkanı olarak 1973’de Çin’e gitti. Bu ülkenin son derece etkili bir kamucu ekonomik sistem kurduğunu yazdı.

Geleneksel bilgelik” tabirini popüler hale getiren Galbraith, 1929 krizinde olduğu gibi spekülatif oyunlar/ “baloncuklar” ile piyasanın dolandırılmasına karşı çıktı. Bu sebeple 2004’de son kitabı neoliberalizmin eleştirisi olan, “Masum Dolandırıcılığın Ekonomisi” oldu. Şirketlerin “piyasa” ismiyle masumiyet yarattığına kanmamak gerektiğini belirtti...

1966’dan itibaren -BBC dahil- radyo ve televizyonlarda program yaptı.

Ve -kamucu- Galbraith’in yıldızı 1970’ler sonunda solmaya başladı. Medyaya çıkarılmamaya başlandı. Kitapları görünür olmaktan çıkarıldı.  Kimi iktisatçılar tarafından argümanları temelsiz bulundu. Kamuda görev verilmedi. Hakkında artık, “teflon peygamberi” gibi küçümseyici ifadeler kullanıldı. “Birileri” devredeydi...

★★★

Neoliberal ve Nobel Ödüllü iktisatçı Milton Friedman “birilerinin” başı çekti. John M. Keynes’e gönderme yaparak, Galbraith’in kamucu ekonomisini “19’uncu yüzyıl İngiliz hastalığı” diye tanımladı...

Böylece, Galbraith’in “kandırmaca” dediği “piyasa özgürlüğü” ABD’den dünyaya yayılmaya başlandı. Tek örnek vereyim:

BBC, CBC, KCET ve OECA, 1977’de Galbraith’e ortak tv program yaptırdı: Belirsizlik Çağı.

Galbraith piyasa sisteminin ekonomideki başarısını kısmen kabul etse de bunun istikrarsızlık, verimsizlik ve sosyal eşitsizlik getireceğini belirtti. Bu hataları düzeltmek için kamulaştırma gibi hükümet müdahalelerini savundu...

İşte... Buna karşı PBS televizyonu Friedman’a (onun “Kapitalizm ve Özgürlük” isimli kitabından yola çıkarak) on bölümlük “Tercih Özgürlüğü” adlı programı yaptırdı.

Bu program sembol oldu; -Türkiye dahil- 1980’lerden itibaren Friedman’ın neoliberalizmini savunanlar ekranlara çıkarıldı, köşe yazarı yapıldı. Devletçilik, özgürlüğün yani serbest piyasanın düşmanıydı! Parasalcı piyasa “tanrı” idi ve dokunulmazdı. Kaç ülkede piyasa için Anayasa değişiklikleri yapıldı vs.

Bugüne dönersem...

Dün Freidman’ı savunan kimi ekonomistler bile bugün neoliberalizmin ülkeler, toplumlar, insanlar üzerindeki yıkıcı etkisini eleştiriyor. Göç sorunu bunlardan sadece biriydi. Kitleler “İslamofobi” vs. korkusuyla teslim alınıyor...

Umarım... Özgür Özel ve ekibi, Kılıçdaroğlu ile CHP’yi sarmalayan bu yıkıcı etkiden partiyi kurtarır...