Normal şartlarda, Adana Demirspor deplasmanından alınan 1 puan, hiç de fena olmayan bir sonuç olarak görülebilir. Standart üstü kadrosu ve oyunuyla, ADS bu ligin en dişli takımlarından. Puan tablosundaki sıralaması da bunu kanıtlıyor. Ancak Fenerbahçe açısından öncesi ve sonrası değerlendirildiğinde, hem de Adana Demirspor'un bu kadar pasifize edildiği bir maçta 1 puana sevinilmesi iyiye işaret değil.
Çünkü, Trabzonspor maçıyla başlayan düşüş Ludogorets deplasmanında devam etmiş ve kritik eksiklerin yerine oynayan veya rotasyonda kullanılan oyuncuların hiçbiri iyi şeyler vadetmemişti. Adana Demirspor bu sezon kendi evindeki tüm maçları kazanmış olsa da, son birkaç maçtır oyun anlamında sendelediği görülüyordu. Galatasaray'ın da Hatayspor'a yenilmesiyle, Trabzonspor mağlubiyetini telafi etme şansı Fenerbahçe'nin ayağına gelmişti.
Sahasında hiç yenilmemiş Adana Demirspor'a, hepsi isabetsiz olan sadece 4 şut çekme şansı veren Fenerbahçe, savunma açısından olabilecek en iyi oyunu oynadığını kanıtladı. Ferdi'nin Yusuf'u sahadan silmesi, Samet'in Niang'a nefes aldırmaması ve Crespo ile Zajc'ın 2. bölgeden bir adım ileriye atmayıp Belhanda ve Emre Akbaba'yı etkisiz hale getirmesi, Fenerbahçe adına olumlu sayılacak şeyler.
Şampiyon takım mantalitesi bu olamaz
Ancak 9 tanesi ceza sahası içinden, 9 tanesi dışından, toplamda 18 şut çektiğin maçta 1 tane de net gol fırsatı yakalayıp gole çeviremiyorsan, kaçırdığın 3 puana üzülmelisin. Rakibini ringde köşeye sıkıştırmışsın, sağlı sollu yumruklar atıyorsun ve rakibin havlu atmak üzere. Ama maç berabere bitiyor ve sen 'neyse ya nakavt olmadık buna da şükür' diyorsun. Şampiyon takım mantalitesi bu olmamalı, olamaz.
Fenerbahçe'nin Adana'da 1 puana razı olmasının en büyük nedeni Galatasaray'dır. 'Biz her maça kazanmak için çıkıyoruz' masalına gerek yok. Belli ki İsmail Kartal da, Galatasaray'ın puan kaybının verdiği rahatlıkla ve Adana'daki kötü zeminde zaten futbol oynamanın imkansız olduğu ortamda, '1 puanımı alır liderliğe otururum' diye düşünmüş. Eğer Galatasaray Hatayspor'u yenseydi, İsmail hoca yine aynı oyuncu değişikliklerini mi yapardı? Ya da aynı taktik anlayışla mı oyuncularını sahaya sürerdi?
Neden 75'e kadar bekledi?
Fenerbahçe ilk yarıda 13 şut, ikinci yarıda 5 şut çekebildi. Rakibine de oyun şansı vermedi belki ama ikinci yarıda 80. dakikaya kadar neredeyse rakip ceza sahasına bile gelemedi. Peki İsmail hoca, oyuncu değiştirmek için neden 75'e kadar bekledi? Crespo ve Zajc rakip ceza sahası içine 1 kere bile girmedi. Önceliklerinin savunma olması talimatı verilmiş. Eğer hoca Zajc'ı 84. dakikaya kadar oyunda tutuyorsa, oyunundan memnundu demektir. Kazanmak isteyen birinin, bu oyundan memnun olması mümkün değildir.
İsmail hocanın terazisi şaştı!
Ludogorets yenilgisi rotasyonlu kadro olduğu için anlaşılabilir. Ama Trabzonspor'un oyununa cevap veremeyen İsmail hoca, Adana Demirspor maçında ayağına gelen fırsatı da tepti. İkinci yarıda tıkanan oyuna çok geç ve anlamsız müdahalelerde bulundu. İrfan Can Kahveci belki mükemmel oynamıyordu ama hücum hattında işlemeyen taraf Tadic'in olduğu bölgeydi. İlk çıkan İrfan oldu. Dzeko, ilk yarıda cömertçe 3-4 pozisyon harcadıktan sonra, ikinci yarıda birkaç pozisyonu daha çöp edince ancak oyundan çıkartılabildi. Tadic 90+2'ye kadar sabredilecek bir oyun oynamadı.
'Dzeko ve Tadic'in yerine giren oyuncuların form durumu çok mu iyi' derseniz, 'değil' derim. Ancak kendimi Ryan Kent'in yerine koyduğumda, hocanın forma adaletini sorgularım. Tadic ikinci yarıda neredeyse topa değmemişken, 90+2'de oyuna giriyorsam, 'neden iyi oynamam gereksin ki, zaten oynatılmıyorum' diye düşünürüm. Aynı şey Batshuayi için de geçerli. Batshuayi'yi oyuna almak için illa Dzeko'nun da çıkmasına gerek yok. Uzatmalarla birlikte neredeyse 100 dakika sahada kalan ve sadece 15 isabetli pas verebilen Szymanski'nin yerine Batshuayi'yi alıp, 4-4-2'ye dönülebilirdi.
Gelecek haftalar için tehlikeli
Osayi son 3 maçta bariz şekilde formsuzken, Mert Müldür'e her maç 10 dakika şans verilmesi, İsmail hocanın forma adaleti terazisini sorgulatır hale gelir. Eğer takım içinde bu kırılma yaşanırsa, İsmail hocayı en fazla yıpratacak kişiler şimdi oyundan almaya kıyamadığı isimler olur. Bu kadar kritik eksik varken, takımın yıldızlarından kolay kolay vazgeçilememesini anlıyorum. Ama artık kör göze parmak misali, her şey bu kadar ortadayken hocanın reaksiyon verememesini ilerleyen haftalar için tehlikeli buluyorum.
3 maçta akan oyunda 0 gol
İsmail hoca, maçtan sonra oyundan memnun olduğunu söylese de, şunu hatırlatmakta fayda var. Fenerbahçe'nin son 3 maçta akan oyunda attığı gol sayısı 0. Trabzonspor'a karşı penaltıdan gelen 2 gol dışında, takım net fırsat da bulamadı. Adana Demirspor maçında 18 şuttan belki 1 tanesi mutlak gol pozisyonu tanımına girer.
Kral çıplak hocam
'Kral çıplak' hikayesini bilirsiniz. Terzinin biri krala elbise diker ama kral çıplaktır. "Bu kumaşı sadece akıllılar görebilir" diyince kral bozuntuya vermez. Korkudan ne etrafındakiler ne de halk sesini çıkarmaz. Ama meydanda bir çocuk 'Kral çıplak' diye bağırınca herkes basar kahkayı.
Maçtan sonra "oyunu domine ettik, kim Adana'da böyle oynayabilmiş" gibi şeyler söyleyen İsmail hoca da, milli araya lider girmenin sevinciyle Fenerbahçe'ye bir elbise dikti. 'Bu futbolu sadece akıllılar anlayabilir' dedi. Ama 10. köyden de olsa, biz bildiğimizi söyleyelim; kral çıplak hocam.