AK Parti’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum, propaganda çalışmalarına hızlı bir giriş yaptı.
Şu ana kadar ortaya koyduğu söylemleri objektif olarak değerlendirdiğimde “İcraatçı, mühendis, genç” algısının en büyük avantajı olduğunu söyleyebilirim.
Ancak kendisinin avantajlarından çok daha büyük dezavantajları var. Tek tek sıralamak isterim:
- 21 yıldır ülkeyi yöneten, 1994’ten 2019’a kadar yerelden, 2019’dan itibaren de Ankara’dan İstanbul’u yöneten bir iktidarın mensubu. İstanbul’da yaşanan bütün sorunlarda kendisinin ya da mensubu olduğu iktidarın izi ve sorumluluğu var. Haliyle ulaşım ve kentleşme gibi konularda Başkan Ekrem İmamoğlu’na yönelteceği eleştirilerin büyük bölümü kendi iktidarlarına yönelecek.
- Ulaştırma Bakanıyla verdiği fotoğraf, kampanya sırasında devletin gücünü kullanacağı yorumlarına neden oldu. Bu durum seçmende ters tepebilir. Zira selefi Binali Yıldırım, bu görüntü nedeniyle ağır bedel ödemişti.
- Kampanya başlangıcı maalesef çalışılmamış vaatlerle oldu. Üniversite öğrencilerine bedava çorba vaadi, iktidarın ülke ekonomisini getirdiği yerin özeti gibiydi. Gazetecilere “Ulaştırma Bakanlığı’nın işlettiği metrolardan, Marmaray’dan ücretsiz ulaşım sağlama” vadetmesi, hem rüşvet kokuyordu, hem “Belediye ücretsiz hizmet sunarken Ulaştırma Bakanlığı neden ücret alıyor” sorusunu beraberinde getirdi. Kentsel dönüşüm konusunda neyi vadetse, “5 yıl bakanlık yaptınız, o zaman yapamadığınız neyi Başkan olarak yapacaksınız?” sorusuyla karşılaşacak.
- Bir başka sorunu da hemşericilik meselesi. Mehmet Ergün Turan’ın aday yapılmasını bekleyen İstanbul’daki Karadeniz lobisi, Kurum’un adaylığından pek memnun değil ve bu Kurum’un dezavantajı, İmamoğlu’nun ise avantajı olabilir. Üstteki fotoğraf dikkatinizden kaçmış olabilir. Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Regaip Kandili ibadeti için Fatih’i seçiyor ve yatsı namazından sonra Kurum’un en önemli rakibi olan Turan’la propaganda çalışması yapıyor. Ankara’da Kurum’un elinden en çok tutan, kardeşini önce İçişleri’ne ardından AFAD’a yönetici yapan Soylu’nun kendisi gibi Trabzonlu Turan’la verdiği bu fotoğrafın iki anlamı olabilir:
■ Ya Turan yerine Kurum’un atanmasına tepki olarak Turan’dan yana saf tutuyor.
■ Ya Kurum’un atanmasına tepki gösteren hemşerisini yatıştırmaya uğraşıyor.
- Hepsinin özeti, güçlü, bağımsız bir aday profili yerine “Tayyip Erdoğan’ın sözünden çıkmayacak, atamış teknokrat aday” profili sergiliyor. Oysa İstanbul’da Erdoğan ve AK Parti karşıtlığı çok yüksek. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan İstanbul’da ikinci olmuştu. Kurum gölgede kalır, Erdoğan yine ön plana çıkarsa, bu kendisine rakip olarak Erdoğan’ı gören İmamoğlu’nun rahat kazanmasına, Kurum’un kaybetmesine neden olabilir.
Taşdelen’in övündüğü üç şey
Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen perşembe günü Sözcü’ye ziyaretimize geldi. Çay sohbetimizden sonra beni bir yere götürmek istediğini söyledi.
Cebeci’deki Abidin Paşa mahallesine gittik. Ankara’yı tepeden gören bir köşke vardık.
Taşdelen “Eski Ankara Valilerinden Abidin Paşa’nın köşkü. Kurtuluş savaşı müzesine dönüştürdük” dedi.
İki katlı köşk, son teknoloji kullanılarak Kurtuluş Savaşı’nın anlatıldığı bir müzeye dönüşmüş. Ben bilmiyordum. Bina, bir dönem Sınıf-ı Muhtelife Zabit Namzetleri Talimgahı ve Harp Okulu olarak da kullanılmış. Oradan mezun olan zabitlerin tamamı Sakarya savaşında savaşmış. Çoğu da o savaşta şehit düşmüş. Ulu önder Atatürk de o Talimgahı bizzat ziyaret etmiş.
Çok beğendim. Kurtuluş Savaşı müzesinin Cebeci halkı ve okul çağındaki çocuklar için önemli bir uğrak yeri olacaktır.
Müze ziyaretinden sonra Eskişehir yolundaki Atatürk Kültür Merkezi’ne geçtik.
Şunu söyleyebilirim: Tamamlandığında Ankara sergi salonlarıyla, fuayeleriyle muhteşem bir opera, bale ve tiyatro sahnesi kazanmış olacak.
Taşdelen yol boyunca icraatlarından söz etti. Anlattığı ya da örneklerini bizzat gösterdiği hizmet binaları, kültür merkezleri, devasa parklar, pazar yerleri, kreşler, yüzme havuzları, kütüphaneler, öğrenci yurdu, buz pateni salonu, Çankaya evleri benim de dikkatimi çeken yatırımlardı.
Üç tespiti çok önemliydi:
“Üzerinde Çankaya Belediyesi yazan her bina bize ait.”
“Her seçim dönemi kaldırım ve yol söküp yapan belediyelerden değiliz. Avrupa’da görüp, Çankaya’da uyguladığımız yöntemle kaldırım ve asfalt işinde dahi 100 milyon lira civarında tasarruf ettik.”
“Belediye’yi borçla devralmıştık. 10 yılda hem o borcu ödedik hem de yatırımlarımızı hiç borçlanmadan yaptık. Yeni yatırımlar için kasamızda öz kaynağımız var.”
35 yıldır Çankaya’da yaşayan biri olarak, “sokakta görmedik”, “esnafı ziyaret etmiyor”, “işlem karşılığı hibe yatırımlar etik değil” gibi eleştirileri de ciddiye almak kaydıyla Taşdelen’in başarılı bir performans sergilediğini ve Çankaya’ya çok sayıda eser bıraktığını söyleyebilirim.
Yeni CHP yönetiminin Taşdelen’i “iki dönem yaptı zaten” diyerek aday yapmak istemediği konuşuluyor.
2009’dan bu yana (iki dönem AK Parti, iki dönem CHP) belediye başkanı olan ve 6 Şubat depreminde ortaya çıkan felakette merkezi hükümet kadar olmasa da sorumluluğu bulunan Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın yeniden aday yapıldığı bir ortamda Taşdelen’in “iki dönem” gerekçesiyle aday yapılmaması pek ikna edici değil.
O halde geriye “kurultay hesaplaşması” ve “rahat kazanılacak bir belediyeye ekipten birini aday yapma” seçenekleri kalıyor.
Oysa esas olan halkın memnuniyeti, dikkat çeken yatırımlar ve daha yaşanabilir bir kent yaratmak gibi kriterler olmalıydı.