Yıllarca AKP’nin elinde olan İstanbul-Sancaktepe Belediyesi’ni, AKP’li başkanlar yönetti. Son seçimde CHP‘li başkan seçildi ve başkan katındaki lüksü, şatafatı, gösterişi gözler önüne serdi. Televizyonda dün yine Sancaktepe belediye başkanlık katı konuşuluyordu.
Büyük illerde emniyetin çeşitli kademelerinde, il emniyet müdürlükleri görevlerinde bulunan Emniyet mensubu, “Sancaktepe ne ki?” dedi. “Daha ne olsun?” diyecekken, “Yalnız belediyelerde değil, Devletin her kademesinde lüks, şatafat almış başını gidiyor. Bıraktık bakanları, bakan yardımcılarını, valileri, belediye başkanlarını bir il müdürünün, şube müdürünün makam odaları, arka odaları, o odanın da arkasında başka odaları var. Bunları bildiğim için söylüyorum. Bildiğim, gördüğüm makam odalarındaki şatafatın yanında Sancaktepe Belediyesi hiç kalır” dediğinde açıkçası hiç şaşırmadım.
O VALİ DE ŞUNU YAPIYORDU
Devlet ciddiyetinden uzak süslemeler almış başını gidiyor. Bazıları, “Devletin parasıyla yaptırmadım, falanca iş adamına rica ettim o yaptırdı” diyor. O iş adamı bunu babasının hayrına mı yaptı? Kim bilir o yaptığı harcamanın kaç katını yine Devletten çıkaracak. Bunu görmeyen müdürler bile var.
Bilecik, Niğde, Erzincan, Manisa Valiliklerinde bulunan Refik Arslan Öztürk’le ilgili yazdığım Doğan kitaptan çıkan “Vali Bey – Hem ağladım, hem yazdım” kitabından sanıyorum her kamu görevlisi kendinden bir şey buluyor olsa ki, kitap büyük ilgi görüyor. O Vali ile ilgili ilginç mektuplar geliyor. Makam odasındaki lambaları kapattıran, makam aracına binmeyen, Ankara’daki toplantılara otobüsle gelip giden, Devletin parasına sahip çıktığı için adı “Cimri Vali” ye çıkan, Refik Arslan Öztürk’ün Devletin parasını nasıl koruduğunu gelen mektuplardan aktarıyorum.
VALİ, USTA VE BEN
Atilla Yıldız yazıyor: “Niğde valimiz rahmetli Refik Arslan Öztürk, telefonla bizzat beni aradı. ‘İki kasabada faaliyet gösteren halıcılık okullarında ısınma sorunu olduğunu belirtti. Birlikte gidip sorunu en ucuz nasıl çözeriz bir bakalım’ dedi. Çünkü, yapılan keşif tutarı ve yakıt maliyeti kendisi için çok yüksek gelmiş.
Birlikte araçla gitmemizi söyleyince, ben yanıma usta alacağımı ve kendi arabamla geleceğimi söyledim. ‘O zaman bende sizinle gelirim’ dedi ve korumasız, eskortsuz olarak benim arabamla kasabaya geldik. Isınma sorununa gelince; Kilisede faaliyet gösteren okulun tepede bulunan havalandırma kulesinde camlar kırıktı. Cam takıldı sorun bitti ve Devlet milyonlarca liralık masraftan kurtarıldı.
Diğer kasabada ise lise binası büyüklüğünde ki okulun ancak beşte biri kullanıldığı halde akaryakıtla tamamı ısıtılıyor ve özel idareye büyük maliyet çıkıyordu. Orada da binanın bölünerek sadece kullanılan kısmının ısıtılmasını önererek sorunu çözmüştük. Kendisine Allah’tan rahmet ve cennet nasip etmesini dilerim...”
TUTUMLU BİR VALİ
Lütfü Karakaş, Tunceli İl Özel İdare Müdürü iken, ataması 1998 yılının ekim ayında Bilecik İl Özel İdare Müdürlüğü’ne yapıldı. Vali Refik Arslan Öztürk’ün bazı uygulamalarını görünce, memleketimizde iyi insanların varlığının bitmediğine sevindi.
İl Özel İdareleri Valiliklerin yatırımcı kuruluşu, finans kaynaklarıdır. Vali ve Kaymakamlık konutlarının yapımı, demirbaşlarının alınması, temsil ve tören giderlerine ait harcamalar bu kurumlar tarafından yerine getirilir. “Her türlü imkanlara sahip böylesine muktedir bir kurumun başındaki Sayın Valimiz Refik Arslan Öztürk beyin tüm insanlara ve idarecilere örnek teşkil edecek uygulamalarından ve davranışlarından bahsedeceğim” diye başlamış mektubuna. Onlardan bazılarını şöyle sıralamış:
Sayın Valimiz Devletin parasının heba olmaması için her türlü çaba ve gayreti gösterirdi.
Şöyle ki; Benim atamam Bilecik İl Özel İdaresine yapıldığında, Sayın Valimiz Bilecik’te altıncı yılını doldurmuştu. Vali konağının yılladır hiç tamiratı yapılmamıştı. 1999 yılının Mayıs ayında gündüz vakti çok şiddetli yağmur yağdı. Vali konağında görevli Hatice abla yağan yağmur sonrası konağın içerisine damlayan suları görmemi istedi.
RAKAMI DUYUNCA BANA BAKTI
Vali konağının ikinci katına çıktığımda, Hatice abla dört beş yere leğenleri koymuş ve damlalara bakıyordu. Bana, ‘Ne olur Allah rızası için şu konağın bir bakımını, tamiratını yaptırın’ dedi. Evet, konağın bakım ve onarımı gerekiyordu. Bayındırlık ve İskan Müdürünü aradım. Fakat tamirata, önceden de Sayın Valimizin karşı çıktığını bildiğimiz için konağın tamirat ve onarımını muhammen bedel hazırlatıp Sayın Valimiz izindeyken yaptırmayı planladık.
Bilecik Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü keşif özetini (muhammen bedeli) 18 milyar lira olarak hazırlatıp bize gönderdi. O yıllar paradan sıfırlar atılmadığı için muhammen bedelin miktarı, 18 milyar lira olarak gözüküyordu. Her ne kadar Sayın Valimiz izindeyken onarımı yaptırmayı planladık ise de sonradan bizlere kızmaması için konuyu ve muhammen bedeli, Sayın Valimize anlattım.
EKMEK BULAMAZKEN...
Vali konağının onarımının yapılmasının kaçınılmaz olduğunu belirttiğimde; başını kaldırdı ve bana şunları söyledi: ‘Müdürüm, akşamdan sabaha ekmek bulamayan insanlarımız var. İşsizlik ve yokluktan intihar eden insanlarımızı var. Bunlara çok üzülüyorum. Konakta ufak tefek su akıntıları önemli değil. Yaptırmıyorum’ dedi ve konağın tadilatının yapılmasına izin vermedi. Sonra bir usta çağırtıp 600 liraya bazı onarımlar yaptırdı. Vali Bey’in ataması Niğde’ye yapıldıktan sonra yeni gelen Vali Bey, konağın onarımını yaptırdı.”
O Vali’nin Erzincan’da kalp krizi geçirdiğinde Erzurum’a helikopterle getirildiğini öğrenince benzin parasını ödemek için çırpınışları da unutulmaz. Lüks, şatafat almış başını gidiyor. Bir yerde değil, her yere sıçramış. Buna ülke kaynakları mı dayanır?