İhtiyaç var şurada aile hekimliği açayım desen bin yerden izin alman lazım.

Cami yaptırmak mesela, Diyanete göre şartları var. Bölgenin mevcut nüfus yoğunluğu dikkate alınıyor. Planlama klavuzuna göre nüfusu 75 bin olan bir yere yapılacak cami için kişi başına yarım metre kare alan ayrılması icap ediyor. Buna göre 75 bin nüfusa 37 bin 500 metre kare ibadet alanı ayrılmalı.

Dağ taş AVM olmuşken şuraya bir de ben kondurayım diyemezsin. Kuralı var. Nüfusu 300 bini aşmayan illerde ve en az 100 bin kişilik nüfusa sahip olan ilçelerde bunu yapamazsın. Çünkü AVM Lokasyon Analizi var!

İçkili restoran açmak iste kolay değil, şu izin bu belge ama öncelikle yakındaki okulun kapısı ile restoranın kapısı arasındaki mesafe en az 100 metre olmalı.

Lavabo, tekel ürünü satış belgesi, ekmek, temizlik ve sarf malzemesi satış izni, bakliyat, şarküteri, manav ürünleri satış ruhsatı, camiye en az 100 metre uzaklık, tapu, tapudaki mülk sahibi vefat etmişse veraset ilamı, kira sözleşmesi, apartman altında ise apartman sakinlerinin noter tasdikli imzası...

Ne bu? Bakkal açabilmenin koşullarından bazıları!

Yahu alt tarafı kahvehane açıp emeklilere kahve, çay, gazoz satayım dese biri, yok öyle! Binadaki tavan ile taban arası iç yüksekliğin kaç metre? Ruhsat için en az 3.5 metre olmalı.

Öğrenci yurdu açayım hem tarikatlerin eline düşmesin çocuklar hem de ben ufak ufak kazanayım desen izin verecek yetkilinin soracağı ilk şey, senin yurt akaryakıt istasyonuna kaç metre?

Umumi hela açmak iste onay alman gereken belgeleri alt alta yaz buraya sığmaz.

19 büyükbaş alıp besleyeceğim, etinden sütünden geçinir gideriz dedemin köyüne ahır yaptırayım diye çık yola, yandın. İmar durumu, tapu kaydı, harita plan örneği, sağlık müdürlüğünden görüş. Özel idare olur verirse mimari, statik ve elektrik projeleri çizdirip bunların onaylanmasını beklemen lazım.

Dingonun ahırı değil, kuralların harfiyen ve de herkese eşit uygulandığı Türkiye burası(!)

Bakkal açmak isteyenin tırnaklarının boyuna, temizliğine bile bakıyor pek kıymetli yetkililer!

İstisna yok mu peki? Görülen o ki var. Fakat rahat olun ölüm konusunda kaideyi bozmuyor!

Mesela, dokuz işçimiz 10 milyon ton toprağın altında kalınca göze batan Çöpler Altın Madeni...

Siyanür ve sülfürik asitle dolu atık havuzu önceleri 179 futbol sahası büyüklüğündeyken eski Çevre bakanı Murat Kurum’un imzası sayesinde gelen izinlerden sonra 600 futbol sahası büyüklüğüne ulaşmış.

13 yılda şirketin faaliyet alanı bir değil, iki değil 2.5 kat artmış.

Fırat Nehri’nin başlangıcı olan Karasu’nun başındaymış maden.

Kimyasallar ve toprak yapısının bozulmasının araştırılması istense de kabul ettirilememiş.

Orman ve mera alanları da dahil 2 bin 447 futbol sahası kadar bir alanda çalışma yapılıyormuş, köylere uzaklık ise sadece 250 metreymiş.

Yılda 11 bin ton siyanür kullanılıyormuş. Sülfürik asit kullanımı 9 bin tondan 122 bin tona çıkmış. Madende ayrıca 39 çeşit çok tehlikeli kimyasal daha kullanılıyormuş. Halk arasında ‘kezzap’ olarak bilinen nitrik asitten her yıl bin 50 kilo kullanılıyormuş. Buradaki vahşi madenciliğin dünyada bir örneği daha yokmuş!

Allah saklasın bu kimyasallar suya, havaya, toprağa karışırsa (karışmadığı ne malum) insanlarda ‘fare zehiri’ etkisi yaratırmış.

Üstelik memlekete çil çil altın kazandırırken gariban durumuna düşen, yazık vergi ödeyemez hale gelen Anagold madenin 7.2 milyon dolarlık vergi borcu da silinmiş.

Ama, fakat, lakin bakkaldan tırnak temizliği isteyen, ahır açana bin şart koşan devletimiz yılda 11 bin ton siyanür, 122 bin ton sülfürik asit, bin 50 kilo kezzap ve 39 çeşit çok tehlikeli kimyasal kullanılan, Fırat’ın dibinde milyonlarca ton toprağın siyanürle çamur haline getirildiği madenin yakınlarında riski saatlik, günlük, haftalık, yıllık ölçebilecek, gerektiğinde anında devreye girip çalışmaları durdurabilecek tam donanımlı bir laboratuvara ihtiyaç duymamış!

İşte bu yüzden faciadan günler ve iş işten geçtikten sonra dün özel giysili uzmanlar madenden toprak örnekleri alıp özel kutulara koydu ve ne yaptı biliyor musunuz?

Madenden 9 saat ve de 650 kilometre uzaktaki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı Ankara Gölbaşı’ndaki Çevre Referans Laboratuvarı’na götürdü!

Toprakta ne kadar zehir var, hangi kimyasallar var ona bakılacakmış. Açıklanırsa canlarımız ne kadar zehirli toprağın altında kaldı, bölgede yaşayanlar şimdiye kadar hangi miktarda zehirlendi ve hangi kimyasallarla zehirlenmeye devam edecek öğreneceğiz!