Son yıllarda Türkiye’de mizah duygusu geriledi, gülmeyi unutmuş bir toplum haline geldik.

Neden?

Mizah ancak demokrasi toprağında kök salar da ondan...

Ülkemizde sevgi, barış ve hoşgörünün yerini nefret ve kavga alınca mizah alanında da çöl gibi çoraklaştık.

Büyük kentlerde sokaklarda, caddelerde yürüyen insanlara dikkat edin. Bakalım gülen bir yüz görebilecek misiniz?

Mizah, fikirleri, düşünceleri, eleştirileri zekice anlatan bir sanattır... Fakat her alanda olduğu gibi bunda da gerisin geriye gidiyoruz.

★★★

Bunları neden yazdım?

Okurlarımdan sürekli mesajlar geliyor:

“Sizin sütununuzda karikatürleri çıkan Ergin Asyalı’yı uzun yıllardır izliyoruz. Eski yıllarda Demirel’i, Özal’ı, Ecevit’i, Erbakan’ı, hatta Alpaslan Türkeş’i çizer, karikatürleri daha güzel hale gelirdi. Şimdi siyasileri neden çizmiyor, tip olarak neden sokaktaki vatandaşı ele alıyor?” şeklinde sorularla karşılaşıyorum.

Bunun sebebi basit sevgili okurlar:

Siyasette hoşgörü kalmadı... Günümüzde ülkemizi yönetenler, hoşlarına gitmeyen bir karikatür olunca hemen dava açıyorlar. Sadece şakşakçılık yapanlara hayat hakkı tanıyorlar.

Karikatür bir eleştiri sanatıdır. Yağcılık yapılarak, yağdanlık olarak karikatür çizilmez.

Ergin Asyalı hayatını mahkeme koridorlarında ya da cezaevinde geçirmemek için hoşgörüsüz siyasileri çizmiyor.

★★★

Uğur Dündar, 3 Ocak Çarşamba günü sütununda, 12 yıl önce kaleme aldığı bir yazıyı hatırlatmıştı. O yazı, okurlarımızın sorusunun cevabı gibidir. Okuyalım:

“Fransa’nın efsanevi Cumhurbaşkanı General Charles de Gaulle, Kültür Bakanı’na soruyor:

“Üstat, son zamanlarda karikatüristler beni çizmez oldular. Yoksa halk artık beni sevmiyor mu?”

General Charles de Gaulle, karikatürlerinin çizilmesini istiyor. Bunu halkının ilgi ve sevgisine bağlıyor.

Bizim ileri (!) demokrasimizde ise karikatüristler mahkemeye veriliyor.

Başka söze gerek var mı? Sözün bittiği yer burası değil mi?”

★★★

“Aradan upuzun 12 yıl geçti.

Biz hâlâ sözün bittiği yerdeyiz!

O halde tekrarlayalım; iyi uykular sayın seyirdiler!”

Kanunlar herkese eşit değil mi? Bu nasıl adalet?

Adaletin yasalara göre değil, kişiye göre dağıtıldığı bir ülkede yaşamamız üzücüdür.

Can Atalay, Anayasa Mahkemesi’nin “Hak ihlali” kararına rağmen cezaevinden çıkartılmıyor.

Merdan Yanardağ, bir TV programında söylediği birkaç kelime bahane edilerek tutuklanıp, 101 gün cezaevinde yatırıldı.

7 gazeteci (Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Müyesser Yıldız, İsmail Dükel, Ferhat Çelik, Aydın Keser) bir MİT haberi nedeniyle tutuklanıp, 3 yıl 9 ay ile 4 yıl 8 ay arasında hapis cezalarına çarptırıldılar.

Adam öldürmediler, araçla motokurye ezmediler ama hapis yattılar.

★★★

Motokurye Yunus Emre Göçer’i otomobille ezerek öldüren Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Mohammed Hassan Mohamud ise önceki gün ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı, elini kolunu sallaya sallaya çekip gitti.

Mohamud 30 Kasım günü Yunus Emre Göçer’e otomobiliyle çarptıktan sonra Türkiye’den kaçmıştı. Hakkında yakalama kararı çıkartılan Mohamud (herhalde kendisine bir takım sözler verildiği için) Türkiye’ye dönerek önceki gün mahkemeye çıktı, ifade verdi.

“Taksirle ölüme sebep olmak” suçundan 6 yıla kadar hapsi istenen Mohamud, ifadesinden sonra hem serbest bırakıldı hem de yurt dışına çıkış yasağı kaldırıldı.

Türkiye’de kanunlar herkese eşit değil mi?

Suçlu, bir Cumhurbaşkanı’nın oğlu olunca yasalar rafa mı kaldırılıyor?   

GÜNÜN SÖZÜ

Cahil insan neden çok tehlikelidir? Vatanını bir pula satabilir de ondan!