Gündemde üç başlık var: Birincisi, enf­lasyonu düşür­me sürecinin neresindeyiz? Yani program yolunda ilerliyor mu? İkincisi, belediye seçim­lerinden sonra ağırlığı bir hayli artmış CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel’in 22 yıldır ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kurmuş olduğu diyalog enflasyonu düşürme programını nasıl etkileyecek? Üçüncüsü, Başkan Erdoğan’ın “darbe anayasası” diye nitelendirdiği ve bu yüzden yenilemek istediği 1982 ana­yasasının yerine geçecek yeni anayasada iktisadi hükümler ve kurumsal yapılanma ne şekilde yer alacak? Kısaca, devletin ekonomi içindeki payı ve etkinliği artacak mı, azalacak mı? Bu başlıkları sırasıyla ele alacağım.

DEZENFLASYON SÜRECİ PLANLANDIĞI ÜZERE İLERLİYOR

Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’in adıyla anılan enflasyonu düşürme programının bilimsel ve teknik sorumlusu aslında Merkez Bankası tepe yönetimidir. MB’nin tepe yönetimde yer alan Başkan Hakan Karahan ile yardımcıları Cevdet Akçay ve Hatice Karahan için “bu işi bilmiyorlar” denemez. Profesör unvanlı bu üç iktisatçı konuya yeterince hakimdir. Kaldı ki; ortada bir bilgi yarış­ması yoktur. Üstelik enflasyonu düşürmek “cambazlık” gibi bir bireysel beceri konusu da değildir. Sürekli cari açık verdiğinden dolayı para birimi yumuşak olan (soft currency) Türkiye benzeri ülkelerde, aniden yükselen enflasyonun gerisinde mutlaka devalüasyon ittirmesi vardır. Kurda istikrar sağlanmadan enflasyon kont­rol altına alınamaz. Şimdilik bu başarılmıştır. Programın ikinci ayağı “iç talebi kısmak” hatta GSYH küçülmesini göze almaktır. Sanayide ay bazında gerileme ve ithalatta azalma bu ayağın da programın mantığı­na uygun gittiğini göstermekte­dir. Ancak enflasyon beklentisi kırılamamıştır.

ÖZGÜR ÖZEL’İN AÇMAZI

Muhalefet lideri Özgür Özel, eğer AKP’nin enflas­yonu indirmesini istiyorsa, iç talebin kısılmasında programa yardımcı olmalıdır. İç talebin kısılması, geniş kitlelerin zaten düşmüş olan alım gücünün daha da düşmesini gerektirir. Fiyatların birbirine baka baka zamlanmaması, yani “geçmiş yıl enflasyonunun gelecek yıla taşınmaması için” çay, buğday, arpa, süt, fındık, pancar gibi tarım ürünleri­nin taban fiyatının, son yılın enflasyonundan daha düşük artması şarttır. Buna emekli maaşı zamlarını ve asgari ücret ayarlamasını frenleme eklen­melidir. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşme­de “ekonomi” konusunu gündeme getirdiğini söyledi. Ardından da “kendisine taban fiyatları ve maaş zamlarını yüksek tutun” dediğini ilave etti. Muhalefet lideri olarak kamuoyuna başka türlü bir açıklama yapması zaten mümkün değildir. Acaba Özel, bu zamların yaratacağı talep genişlemesi ve kamu açıklarını kapatacak uygulana­bilir çözümleri de Erdoğan’ın dikkatine sundu mu?

ANAYASAL İKTİSAT

Devlet, meşru olarak silah zoruyla vatandaştan para (vergi) toplama yetkisi olan tek kurumdur. Devlet, Tanrı gibidir. Vergi salmak dahil yetkilerini kimseyle bölüşemez. Seçimle iş başına gelen siyasiler hem devleti hem de halkı yönetir. Yönetmek, paraya hükmet­mektir. Hükümetin para harcama yetkilerinin meclis tarafından belirlenmesi ve de­netlenmesi şarttır. Bu sebeple “bütçe” meclisin çıkardığı bir kanundur. Aynı sebeple “kanunsuz vergi salınmaz” ilkesi vardır. Kendisinin değil, halkın refahını yükseltmeyi amaçlayan anlamına gelen “refah devleti” veya “sos­yal devlet” türünün ekonomi içindeki payı büyük olur. CHP ile AKP arasında devletin eko­nomideki rolünün tanımında esastan fark olduğunu sanıyo­rum. CHP büyük, AKP küçük devleti savunur. Mademki başkanlar diyaloğu sürdürmeye kararlıdır, madem AKP yeni anayasa diye dayatıyor, ma­dem Özel önce ekonomi diyor, öyleyse şimdiden “anayasada iktisat” konusu ortak komis­yonlarda ele alınmalıdır.

SON SÖZ: Anlaşma, iki tarafın da kaybettiği noktada oluşur.