TÜİK 16 Şubat’ta ‘2023 Yaşam Memnuniyet Araştırması’ sonuçlarını açıkladı. Mutluyum diyen bireylerin oranı 2022’de yüzde 49.7 iken üç puan birden artarak 2023’te yüzde 52.7’ye yükselmiş, mutsuzum diyenler ise bir önceki yıla göre 2.2 puan azalarak yüzde 15.9’dan yüzde 13.7’ye düşmüştü!

Bu hesaba göre 28 Mayıs cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy verenlerin oranından bile (yüzde 52.1) daha fazla mutlu var ülkede.

Zaten çevremize baktığımızda görülüyor mutluluğumuz(!)

Üç vadeye kadar enflasyon ve hayat pahalılığı düşeceği, refah seviyemiz katlanacağı için 2024 mutluluk raporunda nasıl mutlu olacağız TÜİK bilir artık!

Bizdeki rakamlara göre her 100 kişiden 87’si mutlu mesut yaşayıp giderken, önceki gün IMF bir rapor açıklayıp ülkelerin mutluluk sıralamasını verdi. Listede 137 ülke var. En mutsuz ülke Afganistan. İlk 10 ise şöyle... Finlandiya, Danimarka, İzlanda, İsrail, İsveç, Hollanda, Norveç, Lüksemburg, Yeni Zelanda ve Avusturya.

İngiltere 20, Suudi Arabistan 30, Nikaragua 40, El Salvador 50, Rusya 70, Gürcistan 90, Fas 100, Türkiye ise listenin 106’ncı sırasında yer aldı. Puanımız sonuncu Afganistan’dan azıcık fazla!

Aslında IMF raporunun amacı para mutluluğu satın alır mı sorusunun yanıtını aramak. Mesela kişi başı gelir sıralamasında ikinci olan Singapur mutluluk sıralamasında ilk 20’ye bile girememiş.

Para ile saadet bi yere kadar demek ki!

ABD eski Başkanı Kennedy’nin hem kardeşi hem de adalet bakanı olan Bobby Kennedy yıllar önce “Gayri safi yurt içi hasıla hayatı değerli kılan şeyler hariç her şeyi ölçer” demişti. İşte bu laftan yola çıkan uzmanlar GSYİH’nın ötesine bakmak için yeni yeni yöntemler kullanıyor artık.

IMF de bir süre önce yöntemi değiştirdi. Ülkelerin kişi başına düşen gelirleri değil sağlanan sosyal destekler, kişilerin özgürlükleri, ülkelerdeki yolsuzluklar, adaletin işleyişi değerlendirilmeye başlandı.

Görüldü ki en mutlu ülkelerin ortak sırları var! Üstelik gizli saklı değil...

1 Güçlü sosyal ağlara öncelik verilmesi. 2 Sağlık, eğitim, barınma, temiz çevre gibi temel ihtiyaçlara erişimin kolaylığı. 3 Boş zamanlara, tatil günlerine, kariyer taleplerine değer verilmesi. 4 Finansal istikrar ve servetin adil dağılımı. 5 Şeffaf, hesap verebilir, demokratik, adaletli yönetim, ifade özgürlüğü. 6 Yaşama, ilişkilere yönelik kültürel tutumlara, nezaket, empati gibi değerlere öncelik. 7 Kaliteli sağlık hizmetleri ve fırsatlara erişimde eşitlik.

Sırları değerlendirip mutluluk listesine 9. sıradan giren Yeni Zelanda’da mesela 2019 yılında Başbakan çarpıcı bir bütçe sundu. Aile içi şiddet, çocuk yoksulluğu, barınma ve ruh sağlığı sorunlarının çözümüne öncelik verildi. Milyarlarca dolar ayrıldı, rekor yatırımlar açıklandı.

Yeni Zelanda Hazinesi’nin ‘Yeni Zelandalıların yaşam standartlarını iyileştirmekten sorumlu’ eski baş ekonomisti, şu anda ülkedeki tek devlet okulu olan Wellington Victoria Üniversitesi’nin başkanı, çok satan Nesiller Arası Refah İçin Kamu Politikası kitabının yazarı ve Yeni Zelanda’daki zihniyet değişiminin mimarlarından olan ünlü profesör süreci anlatırken şunları dedi:

“İyi haber şu ki, gelirden başka şeyler hakkında endişelenmemiz gerektiğine dair bir farkındalık oluştu. Yeni Zelanda bunu çok ciddiye aldı. Bütçede, sağlık ve ekonominin el ele yürüdüğü kabul edildi. Süreç istenen refah sonuçlarına ulaşmada kritik öneme sahip. En önemli değişiklik ise topluluklara değişimi yönlendirmek için daha fazla söz hakkı ve kaynak ayrılması. Sorunlar merkezden çözülemez. Merkezin dinleyen ve destekleyici bir rol oynaması gerekiyor!”

Diyeceksiniz ki böylesine önemli bir profesörün adı yok mu, üstelik bizde neredeee böyle uzmanlar ve onları ciddiye alacak hükümet?

Adı var elbette...

Prof. Dr. Girol Karacaoğlu!

Kendisi Boğaziçi Üniversitesi mezunu, Yeni Zelanda’yı sözde değil özde mutlu insanlar ülkesi yapmaya çalışanlar arasında önemli yeri olan bir Türk!

Yeter ki istensin... Yoksuldan alıp zengine dağıtmanın mutluluk getirmediğini, tek adamın değil çoğunluğun dediğinin olması gerektiğini, emir kulu TÜİK’le değil ancak adaletle mutlu olunacağını bilen, mutluluğun paylaştıkça çoğalacağına emin olan, mutluluğun zevk ya da duygusal yükselişler anlamına gelmediğini, iyi yaşanmış bir hayat olduğunu düşünen Karacaoğlu gibi çok sayıda Türk çıkar ortaya.

Fırsat verilirse bizi de dünyayı da değiştirirler.