Deveye boynun eğri demişler, nerem doğru ki demiş!

Bizimki o hikaye...

1 Mayıs 32 yıl aradan sonra, 2010’da yeniden Taksim Meydanı’nda kutlanmıştı. Davullar, zurnalar, şarkılar, marşlar, konserler, halaylar...

O gün 22 bin polis görev yaptı, bir olumsuzluk yaşanmadı. Aksine komiklik bile oldu... Cumhuriyet Anıtı’ndaki bayrak direği kimse tırmanamasın diye polis tarafından bir güzel yağlandı!

2 Mayıs 2010’da AKP grup toplantısında ‘demokrasi kahramanı’ başbakan Erdoğan konuştu...

“Dün, Türkiye genelinde 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü tam bir bayram havasında, şölen havasında kutladık. 32 yıl aradan sonra Taksim Meydanı yüzbinlerce işçiyi, emekçiyi ağırladı ve Taksim’de tarihi bir gün yaşandı. 1977’de o meydanda yaşanan acı hadisenin ardından ilk kez Taksim resmi kutlamalara ev sahipiliği yaptı.

Şunun altını çiziyorum... Taksim’de yaşanan o tarihi an, 2010 yılı 1 Mayıs’ı, asla ve asla bir tesadüfün eseri değildir. 2010 yılı 1 Mayıs’ı mutlaka hafızalara kazınacaktır, tarihimizde kendisine unutulmaz bir yer bulacaktır. Zira 2010 yılı 1 Mayıs’ı, Türkiye’nin nasıl değiştiğinin, nasıl olgunlaştığının, tabularını nasıl yıktığının, statükoyu nasıl aştığının, tahrik ve provokasyon korkularından nasıl sıyrıldığının somut bir abidesi olmuştur. Taksim’deki dostluk, kardeşlik ve dayanışma tablosu Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesinin bir eseridir.”

Türkiye geçen 14 yılda daha da olgunlaştı, demokrasisi dümdüz pardon Danimarka ayarına geldi, yıkılmadık tabusu, tahrik ve provokasyon korkusu kalmadı, statükoculuk ayaklar altında ezildi(!)

Şahane gelişmeler olurken Taksim’e yasak geri geldi.

1 Mayıs arifesinde emekçileri sarayında ağırlayıp yemek veren Erdoğan “Son günlerde muhalefet ve bazı marjinal yapılar Taksim tartışmalarıyla 1 Mayıs’ın bayram havasına gölge düşürmeye çalışıyor. Sembolik törenler haricinde Taksim Meydanı’nın miting yeri olmadığı, mitinge uygun bir altyapıya sahip olmadığı herkesin malumuyken, bu konudaki dayatmaları masum bulmadığımızı ifade etmek isterim” dedi iyi mi!

Taksim 2010’da demokrasi anıtıydı, 2024’te gecekonduya döndü altyapı sorunu çıktı ortaya.

14 yıl önce sadece bir bayrak direği yasaklıydı. 2024’te Taksim’e çıkan bütün yollar, Taksim Meydanı’na giden ulaşım araçları ve bayramı kutlamak isteyen yüzbinler yasaklandı.

Haydi Taksim’e diyen ana muhalefet provoke ederler korkusu ile Saraçhane’de su kemerlerinin altını kuşatan polislerin önünden geri döndü. DİSK ve KESK yürümekten vazgeçti.

Olgunlaşan demokrasi gibi Türk polisi de çağ atlamıştı tabi... 2010’da 22 bin polis görev yaparken dün başka illerden taşınanlarla birlikte 50 bine yakın polis kuş uçurtmadı İstanbul’da.

Bu kadar çok polisi gözünüzde bir canlandırın!

Canlanmıyor mu?

1453’te Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u kuşattığında Bizans Venedik’ten acil yardım istedi. Venedikliler iki gemi dolusu, 800 asker gönderdi. Bu takviye ile şehri koruyan asker sayısı 10 binin üzerine çıktı!

Osmanlı Ordusu hakkında ise iddia çok. Batılı kaynaklar kaybetmenin ezikliği ile abartılı rakamlar verdi. Ünlü tarihçimiz İlber Ortaylı mesela, “200 bin kişilik kuşatma ordusundan bahsediliyor. Ayvansaray’la Marmara kıyısındaki Yedikule surları arasındaki mesafeyi göz önüne getiriniz. Bu alana 200 bin askeri, atları, ağır topları çeken mandaları, donanımlarını yerleştiriniz. Akla gelecek ilk olumsuzluk günlük tuvalet ihtiyacından doğacak kolera gibi hastalıklar. Ne iaşe, ne sağlık, ne barınma hizmeti mümkün olur. Zaten 15. Yüzyılda hiçbir ordu 200 bin kişiden oluşamazdı” diyor.

Batılılarda atış serbestken dönemin savaş envanteri tutan isimlerinden Dursun Bey ve Aşıkpaşazade asker sayısı vermez. Sadece Muhyi Mehmed Çelebi şöyle yazmış fetihle ilgili: 10 bin Yeniçeri ile 20 bin Azap... (Azaplar savaş dönemlerinde masrafları halk tarafından karşılanan kuvvetli gençlerden oluşan Yeniçerilerin önünde savaşıp, yol açan, köprü kuran askerler.)

Kapsamlı araştırmalar yapan modern tarihçiler ise 1453’te İstanbul’u fethederek bir çağı kapatıp yeni çağ açan Osmanlı Ordusu’nun 60-70 bin askerden oluştuğunu söylüyor.

Yani 1 Mayıs’ta İstanbul’u aldığı talimat gereği geçilmez yapan Türk polisi neredeyse İstanbul’u fetheden Fatih’in ordusu kadardı.

Hiçbir şeyin adil taksim edilmediği memlekette ne Taksim korkusuymuş arkadaş?

Not... Ne kadar polis o kadar demokrasi! Demokratik toplum göstergelerinden biridir. Gelişmiş demokrasi sıralamasında en üstte olan Finlandiya’da mesela 100 bin kişiye 137 polis düşüyor. Norveç’te 168, İzlanda’da 179, Danimarka’da 195. Yarım milyon polisi olan Türkiye’de mi? 568...