Yazılarda harf, kelime, rakam yanlışları çoğalınca okurun güvenini zorluyorum  duygusuna kapılıyor; izin isteyip tatile çıkıyorum. Sonra; “öyle yaz ki, okurun senin yazıyı okumak için ayırdığı zamana değsin” havasına girince de tatili bitiriyorum. Bu duygu bana iyi geliyor.

Araya bayram girdi.

Benim tatil uzadı.

Nerede kalmıştık!

★★★

Bir tehdit vardı.

Sürekli lekeleyip gözdağı veriyorlar ve “aksi halde kötü şeyler olacak” diyorlardı. Hayat pahalılığı ülkede yangına dönmüş ve partili talancı bir yeni tür zengin sınıfın Türkiye kaynaklarını yiyip savurması saklanamaz, gizlenemez, örtülemez olmuştu.

Zengin iyice zengin.

Yoksul ölümüne fakir.

Ülkeyi bu duruma iktidarın kendisi ve 2 parti lideri getirmişti. Haliyle sandıktan, “sizin ikinizi de artık istemiyorum” feryadı çıkmıştı.

Tam orada kalmıştık.

★★★

Çözülme ciddiydi.

Tayyip Erdoğan’a 22 yıldır oy verenlerden bir bölümü parti değiştirme eğilimine girmiş; çoğunluğu da CHP’ye bir fırsat verme kararı almıştı. Gidişi durdurma, zaman kazanma, muhalefeti dizginleme ihtiyacı doğmuş; normalleşme ve yumuşama kapısı böyle aralanmıştı.

Gitmeler.

Gelmeler.

Çifte kavrulmuş lokum ile Cumhurbaşkanlığı forsunu CHP binasına çektirmeler başlamıştı.

★★★

Seçim sandığından iktidar partisi ikinciliğe düşmüş olarak çıkınca; “ne çektiysek kavgadan, bölünmekten, gerilimden çektik” diye yazıp söylemeye başlamışlardı. Yeni bir oyun kuruluyor; yumuşama; AKP’li seçmenin muhalefet partisi CHP’ye kaymasını önleme üzerine bina ediliyordu. Tersi oldu, yumuşamadan CHP’nin yeni lideri Özgür Özel kârlı çıkıyordu.

Tam buradaydık.

★★★

“Ya derdime derman... Ya katlime ferman...”  haberleşmesi ile “Allah bana yeter...” yazılı yüzük fotoğrafı çıkageldi... Bahçeli, AKP’ye demir leblebi muhtıra verdi; “normalleşme dedikleri ne idüğü belirsiz yeni yaratığın ömrü bir kelebek hayatı kadar” ancak sürebildi. Erdoğan ile Bahçeli, zirveye birlikte çıktılar. Zirveden birlikte düştüler. Yeniden zirveye çıkmak için birlikte olacaklar.

Ayrılamıyorlar.

★★★

Türkiye’nin 100 yıllık hayali var: Güçlü ülke olmak. Demokratik, medeni, modern, dünya ile uyumlu ve kendi vatandaşına yüksek hukuk ve fırsat eşitliği sunan bir devlet yapısı kurmak. Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli’nin beraberliği, Türkiye’nin 100 yıllık hayalinin gerçeklemesini sağlayacak planlama becerisini ortaya koyamadı. Türkiye’yi hiçbir alanda bir üst kümeye geçiremediler.

★★★

Tayyip Erdoğan’ın iktidar partisi AKP, kapısına çay dökülen, buğday dökülen, yarın da fındık dökülecek olan partiye dönüştü. Uygulanan “sıcak para için düşük kur- yüksek faiz ve halk için sıkılmış kemer” politikası henüz “hayat pahalılığının biteceği” beklentisini yaratmadı. Bir dondurmacı afiş asmış. Üstüne şunu yazmış: “Üzgünüz. Maliyetlerden dolayı kilo dondurma satışlarında külahlarımız ücretlidir. Boş külah: 6.50 TL.”

İşte burada kalmıştık.

Istakoz yemekten VIP hacı uçağına!

Üzerinde aylarca çalışılan ve 5 kez iptal edilen vergi paketi bu hafta Meclis’e sunulacak. Ak koyun, kara koyun belli olacak. Krizin yükünü “kümeste yolunacak kaz” gözüyle bakılanların sırtından alıp “kümese hiç girmeyen yaban kazlarına” doğru çevirecek bir yenilik, yürekli bir adım görecek miyiz? Söz gelimi VIP uçağıyla eski bakanı “VIP hacısı olmaya” ve pahalı teknesiyle Monako Yat Kulübü’ne iktidar partisi milletvekilini “ıstakoz yemeye” götüren zengin çevrelere “servet vergisi” konulacak mı? Teşvik, istisna, muafiyetlerle kendilerine kaynak aktarılan kesimlerden de “servetlerinin ve harcayıp savurdukları paraların vergisi ödenerek kazanılıp kazanılmadığı” da sorulacak mı? Türkiye’de kayıt dışı ekonominin payı yüzde 30’u geçti. Yeni vergi paketi kayıt dışının üzerine gitmek yönünde mi hazırlandı? Göreceğiz.