Cem YILDIRIM

100 YILDA SENDİKAL HAREKET


Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken, Türkiye’de sendikal hareketler kimi zaman yavaşlasa da önemli toplumsal olaylarda etkili oldu. 1947’de ilk Sendikalar Kanunu’nun kabul edilmesi işçi sendikaları ile beraber işveren sendikalarının da kurulmalarının yolunu açtı. 1 Mayıs artık işçi ve emekçi bayramı olarak kutlanıyor ancak 1977 yılındaki “Kanlı 1 Mayıs” ise acı bir gün olarak hafızalardaki yerini koruyor.

1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI

1923 yılında 1 Mayıs’ın yasal olarak İşçi Bayramı ilan edilmesinden bir yıl sonra hükûmet, kutlamaların kitlesel olarak gerçekleştirilmesini yasakladı. 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu ile de İşçi Bayramı kutlamaları tamamen yasaklandı.

1924 Anayasası’nda sadece derneklerle ilgili düzenlemeler yer alırken, 1961 Anayasası’nda sendikalara özel bir yer ayrılarak anayasal güvence sağlandı. “Sosyal ve İktisadi Haklar ve Ödevler” başlığı altında sendikalara yer verilerek, sendikal haklar alanında gelişme yaşandı.

GREV HAKKI TARTIŞMALARI

1938’de Cemiyetler Kanunu’nda yapılan değişiklik işçi örgütlenmelerini olumsuz yönde etkiledi. Bu değişiklik ile temel amaç, işçi örgütlerinin kurulmasını engellemekti. Türkiye’de 1947’de başlayan, ancak gelişip kurumlaşması 1963 yasaları ile gerçekleşen sendikal örgütlenmenin etkinliği o dönem daha fazla oldu. Demokrat Parti’nin muhalefetteyken işçilere vaatleri arasında önemli bir yeri olan ‘’Grev hakkı”, 29 Mayıs 1950 tarihli hükümet programında da yer aldı. Ancak Demokrat Parti iktidarının ilk yılında işçilere grev hakkı verilmedi. 1952’den sonra DP iktidarının sözcüleri grev hakkını vermenin kolay olmayacağını, derin incelemelere ihtiyaç olduğunu savunup, geri adım attılar. Bu konuda özellikle sendikalardan gelen taleplere karşı da gittikçe ağırlaşan baskılar uygulandı.

SENDİKALARIN ALTIN ÇAĞI

1960 sonrası kamu sektörü ve bu sektördeki KİT’ler sendikalaşma için uygun koşullar sunarken özel sektördeki büyük işletmelerde de sendikal örgütlenme gerçekleşti. 1960-1980 arasında birçok açıdan sendikalar en canlı dönemini yaşadı. 1960’lardan sonra sendikal hareketin yükseliş dönemi başladı ve sendikalar nitelik olarak da güçlendi. 1961 Anayasası ışığında 1963 yılında Sendikalar Kanunu ile Toplu Sözleşme Grev ve Lokavt Kanunu çıkarıldı. Bu kanunlar Uluslararası Çalışma Örgütü’nün normlarına uygun olarak düzenlendi ve sendikacılık açısından çağdaş uygulamalara yer verildi.

DİSK, MİSK VE HAK-İŞ

1967 yılında, işçi sınıfı hareketinin, 1962-1963 yıllarından sonra sosyalist bir çizgiye sahip İşçi Partisi ile yakın ideolojik, siyasal ve toplumsal bir ilişki içinde olmasını savunanlar, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nu (DİSK) kurdular. 1970 yılında ise, Milliyetçi Hareket Partisi ile yakın ilişkide olanlar Milliyetçi İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nu (MİSK)kurdu. Böylelikle sendikal hareket de sağ ve sol olarak ikiye bölündü. 1976’da da Milli Selamet Partisi ile yakın ilişkide olanlar HAK-İŞ (Türkiye Hak İşçi Sendikaları) Konfederasyonu’nu hayata geçirdi.

1970-1980 yılları arasında Türkiye çalkantılı ve bunalımlı bir zaman aralığı yaşadı. 1968’de başlayan öğrenci olayları ve yanlış politikalar sonucu toplumun huzursuzluğu büyüdü. Askerin 12 Mart 1971 muhtırası ile ara rejim geldi. 1971 Mart ayından sonra 12 Ekim 1973 seçimlerine kadar sendikacılık faaliyetlerinde, toplu pazarlıklar söz konusu oldu ve grevler geniş ölçülerde kısıtlandı. 1982 Anayasası’nın kabulünden bir yıl sonra Sendikalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu yürürlüğe girdi. Sendikaların örgütlenme şekli işkolu ve ülke genelinde faaliyet gösterme esasına bağlandı. 1988 yılına kadar, sendikalar giderek etkisizleşti ve buna bağlı olarak da reel ücretler 1988 yılında 1983’ün tüketici fiyatlarına göre yüzde 18, toptan fiyatlara göre yüzde 7 oranında aşağı düştü. Toplumun tüm kesimleri de bundan etkilendi.

EKONOMİK KRİZ

2000’li yıllardan itibaren dünyada yaşanan ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmeler Türkiye’yi de etkiledi. Bu yıllarda 12 Eylül askeri darbesi sonrası çıkarılan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu yürürlükteydi. Türkiye; özellikle çalışma hayatında yaşanan gelişmelere adapte olmakta zorlandı. 2012 yılında sendikacılık açısından yeni bir yasa yapma ihtiyacı doğdu. 7 Kasım 2012 tarihinde, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi yasası benimsendi. Ancak bu yasada da sendikal hareketler açısından çok fazla kazanım olmadı.


1977, UNUTULMAZ YILIN ADI


İşçi hareketi tarafından uzun yıllardır kutlanan 1 Mayıs için, 1976 yılında Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) öncülüğünde yüz bini aşkın kişi Taksim Meydanı’nda toplandı. Ancak acı olaylar ile ‘’Kanlı 1 Mayıs’’ yaşandı. DİSK Başkanı Kemal Türkler’in konuşmasının sonlarına doğru, etraftan silah sesleri duyulmaya başladı. Kazancı Yokuşu’na yığılan kalabalığı bir yandan panzerler sıkıştırıyordu, yolu bir kamyon kapatmıştı. İnsanlar birbirlerini ezerek kaçmaya devam etti. 34 kişi kaçmaya çalışırken çıkan arbedede ezilerek ve Sular İdaresi üzerinden açılan ateş sonucu hayatını kaybetti. 136 kişi de yaralandı. “Kanlı 1 Mayıs veya 1 Mayıs Katliamı” olarak bilinen provokasyonu kimlerin yaptığı ise aradan geçen yıllara rağmen ortaya çıkarılmadı.

Türkiye’de halen 16 milyon 413 bin işçiden 2 milyon 421 bininin sendikalara üyeliği var. Sendikalaşma oranı ise giderek gerileyerek yüzde 14,7 oldu. Türk-İş’in, 1 milyon 213 bin 439 üyesi bulunurken, Hak-İş’in 727 bin 187 üyesi var. DİSK ise 212 bin 593 üyeye sahip…