Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) tarafından Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile bağlantılı oldukları gerekçesiyle savcı ve hakimlikten uzaklaştırılanlar, yetkilendirilen Danıştay Beşinci Dairesi’ne 5 bin 112 dava açtı. Davalardan 3 bin 799’u reddedildi, 435 dava hakkında ise işlem iptal edildi.

Kararlarla ilgili olarak 2019’dan bu yana Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na 4 bin 234 temyiz başvurusunda bulunuldu, 3 bin 448 dosya sonuçlandırıldı. Buna göre dosyaların 3 bin 428’inde Danıştay Beşinci Dairesi tarafından verilen davanın reddi yönündeki kararlar onandı, 6 ret kararı bozuldu. 414 hakim ve savcı mahkeme kararıyla görevlerine döndü. Bu kararlar bir günde, toplu olarak değil, tam 7 yılda verildi. Anayasa Mahkemesi’ni kararlarından dolayı eleştiren bazı siyasiler şimdi de Danıştay’ı yerden yere vuruyor.

VEKİL EŞİ, MAHKEME KARARIYLA DÖNDÜ

15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra kamu görevinden çıkarılan yaklaşık 133 bin kişiden 127 bin 292’si Olağanüstü Hal Kararlarını İnceleme Komisyonu’na başvurdu. Komisyon değişik bakanlıklardan bilgi-belge istedi. Komisyonun önüne 497 bin 698 evrak geldi. İncelemeler sonucu 17 bin 960 kişi hakkında verilen kararların yanlış olduğu sonucuna varıldı ve bunların mesleklerine dönmelerinin yolu açıldı. 109 bin 332 başvuru hakkında ise ret yani ihracın yerinde olduğu belirtildi.

Örneğin göreve döndürülenler arasında bir milletvekilinin eşi de bulunuyor. Her dosya için daire, yargılama aşamasında ara kararlar verip kişilerin suçlandığı konularda ilgili kuruluşlardan bilgi-belge istiyor. Milletvekili eşi ile ilgili HSK’nın gönderdiği dosyada, bu hakimin FETÖ bağlantısı olmadığı belirlendi. Bu durumda mesleğe dönmesi uygun bulunmuş. Bu yalnız milletvekili eşi için değil, diğerleri için de geçerli.

Unutmayalım, davanın tarafı olan HSK’nın, verilen bu kararları temyiz etme yetkisi var. Yanlış bir karar verildiği iddia ediliyorsa bunu inceleyecek, karar verecek olan Danıştay Dava Daireleri Kurulu’dur.

HSK, İSİMLERİ NASIL BELİRLEDİ

15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından ilk aşamada 4 bini aşkın hakim ve savcı Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması kapsamlında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameye (KHK) dayanarak terör örgütleri ile iltisak, irtibat, ilişkisi olduğu gerekçesiyle açığa almıştı. Bu bağlantıyı saptamak için öncelikli kanıt, doğal olarak onlarla birlikte çalışan, onları en iyi tanıyacak olan meslektaşlarıydı.

Daha sonra ise örgütün şifreli haberleşme uygulaması olduğu saptanan ByLock kullanımı, örgüt mahrem imamlarının kullandığı ankesörlü telefon ismi ile genelleştirilen sabit telefon aramaları, mahrem sınav evleri, örgüt evleri, sohbet grupları, özel durumlu Bank Asya hesabı (Belli tarihlerde açılan hesaplar), etkin pişmanlık yolu ile gelen tanık anlatımları gibi kanıtlardı.

 AÇIKLADIKLARINI İMZALAMADILAR

 HSK, diğer kurumların yapmadığı bir şeyi daha yaptı: KHK gereği görevine son verdiği her görevli hakkında ayrıca disiplin soruşturması açtı, ayrı ayrı disiplin dosyaları hazırladı. HSK, genel kurulun o yoğun trafiği hafifleyince teftiş kuruluna şu görevi verdi: “Hakim ve savcıların sözlü ifade ettikleri hususlarda yazılı beyanlarını alın.” Ancak bu süreç içinde bir kısmı yazılı-imzalı beyanda bulunmaktan çekindi. Bu nedenle 25 civarında dosya da doyurucu bilgiden eksik kaldı. Ancak mevcut bilgilerle yetinildi, onların FETÖ iltisaklısı olduğuna kanaat getirildi. HSK’nın verdiği kararlar, ilgilinin itirazı üzerine yeniden değerlendirildi. 100 kişiden yaklaşık 10’u göreve iade edildi.

Konuştuğum bir yetkili, “Öyle sanıldığı gibi darbe teşebbüsü sonrasında el yordamı ile araştırmadan ve incelemeden kararlar verilmedi. Her sabah saat 08.00’de başlayan genel kurulumuz bazı günlerde yemek molası vermeden akşam geç saatlere kadar sürdü. Kararlarımıza itiraz kanun yoluna açık olduğundan, itirazda öne sürülen savunma ve gerektiğinde birebir görüşmeler yaparak ilgili kişinin durumunu yeniden değerlendirip iade veya itirazın reddine karar verdik” dedi. Aynı yetkili sorum üzerine açıklamasını şöyle sürdürdü:

HSK, BÖYLE BİR KARAR ALIRSA

“Hakimi, savcıyı sadece Bank Asya hesabı var diye, çocuğunu onların okuluna gönderdi diye atmadık. Eğer ölçü o olsaydı FETÖ okuluna çocuk gönderen bizim içimizde de insanlar vardı. Bank Asya hesaplarını (özel durum hariç) hiç dikkate almadık, sadece diğer bağlantılara ek olarak değerlendirdik. Bırakın tek başına çocuğunu onların okuluna göndermeyi, biz onların okulunda okuyup, yurtlarında kalanları bile 17-25 Aralık öncesi ise ve bunun ötesi yoksa, yani ByLock, sınav evi, örgütte görevli olanları bile atmadık.

Tabii ki verilen kararlar yargı yolu ile incelenecek ve yargı dosyadaki delillere uygun olarak kendi edindiği kanaate göre kararını verecek. Nasıl ki, ilk derece mahkemesinin kararını ulaştığı kanaate göre bozan Yargıtay, kararını anlatırken ilk derece mahkemesini aşağılamaz ve kararını bu yolla savunmak yerine, bozma gerekçesini de herkes görebilecek ve ikna olacak şekilde yazarsa, Danıştay’ın iptal gerekçesinde de iptalin nedeni yer alır, okuyan herkes buna göre değerlendirmesini yapar.”

Siyasilerin yargının her aşamasına karıştığı bir dönemdeyiz. Bakıyorsunuz Yargıtay, Anayasa Mahkemesi kararına uymuyor, Danıştay Beşinci Dairesi’nin 414 hakimi göreve döndürmesi sanki yeni bir konuymuş gibi gündeme getiriliyor. HSK da göreve başlattığı hakimler hakkında yeniden soruşturma başlatır ve bu amaçla açığa alırsa buna da şaşırmayalım...