Bu başlık biraz tuhaf oldu. Mantıkta bu tarz ifadelere totoloji (aynı şeyi farklı bir şey söylüyormuş gibi tekrar etmek) deniyor galiba. “Ödemeler Dengesi” (Balance of Payments) eğer bir bilanço ise zaten dengede demektir. Bizim İtalyancadan ödünç aldığımız bilanço (bilancio) sözcüğünün İngilizcesi “Balance Sheet”dir. Yani “Denge Tablosu”dur. Aktifi, pasifine eşit olmayan bilanço zaten olmaz. “Ödemeler Dengesi” tablosu bir ülkenin dış dünya ile yaptığı ticari ve mali işlemlerin icmalidir. Bu tablo esas olarak iki bölümden oluşur. Birinci bölüm “Cari İşlemler” (Current Account) ikinci bölüm “Sermaye Hesabı” (Capital Account) dır. Cari işlemler a) ülkenin diğer ülkelerle yaptığı mal ve hizmet alışverişlerinin, b) dış veya dışa yapılan yatırımlarından gelen veya giden gelirlerin, c) sınır geçen havalelerin (mesela işçi havaleleri) net toplamından oluşur. Buna ülkenin “Kâr-Zarar” tablosu olarak bakılabilir. Eğer çıkışlar, girişlerden fazlaysa “Cari Açık” yani zarar; azsa “Cari Fazla” yani kâr var denebilir. Sermaye Hesabı ise o ülkenin finansal işlemleri ile Merkez Bankası rezerv değişimlerini kapsar. Cari işlemler ile sermaye hesaplarının bakiyeleri birbirinin ayna simetriğidir. Yani denktir. Denk (eşit) değilseler aradaki farka “Net Hata ve Noksan” denir. Bu da hesaba katılınca sonuç sıfır olur. Bu bir cebirsel özdeşliktir.

FİNANSE EDİLMEMİŞ CARİ AÇIK OLAMAZ

Mektepli veya alaylı iktisatçılarının bir kısmı “finanse edilebildiği sürece cari açık sorun değildir” derler. Cari açık sorunsa, sorundur. Bu aslında cari açık sorun değildir demektir. Çünkü finanse edilemezse zaten cari açık verilemez. Bankadan ödünç alıp satıcıya peşin para vermek ne kadar “dış borç almak” ise malı satıcıdan veresiye (vadeli) almak da o kadar “dış borç almaktır”. Bu zırvalamanın bir gerekçesi vardır. Böyle konuşanlar “cari açık, tasarruf açığıdır” tasarruf açığı yeteri kadar yatırım yapılamaması sonucunu doğurur. Dolaysıyla kalkınmak için yatırım, yatırım için yurt dışından borç almaya yani cari açık vermeye mecburuz derler. Bu ifadenin doğru olması için dış borçla sadece yatırım malı ithal ediyor olmak gerekir. Halbuki dış borcun çoğu bitmiş tüketim malı veya tüketim malı imalatında kullanılan aramalı ithalatında kullanılıyor. Doğrusu “cari açığın, tasarruf açığı değil, tüketim fazlası” olduğudur. Kalkınmak cari açık verildiğine inanıldığı için, Türkiye’nin ekonomi gündeminde cari açığı kapamak öncelikli bir sorun değildir. Öncelik, mecburiyetten verilen cari açığın nasıl finanse edileceğine dönüşmüştür. Gaye Erkan, bol dış borç bulurum dediği için MB Başkanı koltuğuna oturmuş, bulamayınca kalkmıştır.

KÜRESEL CARİ AÇIK HER ZAMAN SIFIRDIR

Küresel “Cari İşlemler” hesabının bakiyesi sıfırdır. Bu sıfır olduğu için “Sermaye Hesabı”nın bakiyesi de sıfırdır. Çünkü her ithalat bir ihracat, her borç bir alacaktır. Cari İşlemler hesabı artı veren ülkelerde “yabancı para” (dolar diye okuyun) birikir. Çünkü uluslararası ekonominin çarkları, kendi parasıyla yılda 900 milyar dolar cari açık verebilen ABD’nin bu parayı “küresel ödemeler sistemine” şırıngalaması sayesinde dönmektedir. “Cari Fazla” veren ülkelerin merkez bankalarının derdi, sıfır hatta ABD enflasyonu kadar negatif getirili bu nakit dolarları nemalandırmaktır. Bunun için öncelikle doğrudan dış yatırım yapan girişimcilerini finanse ederler. Kalanıyla ABD’nin Hazine bonolarına, şirket hisse senetlerine ve özel tahvillere yatırım yaparlar. Bir kısmını da riskli ama getirisi yüksek “dış-borç-kolik” (bizim gibi) ülkelere verirler. Bu düzen sayesinde  bizim ekonomimiz de “sarhoş yürüyüşü” ile yoluna devam etmektedir. Kahin iktisatçılarımız yıllardır bizi kurt geliyor diye uyarıyor. Bir gün mutlaka haklı çıkacaklardır. 

SON SÖZ: Kurt bu yıl da gelmeyebilir.