“Uçuyoruz, Avrupa bizi kıskanıyor, dünyaya meydan okuyoruz, faiz sebep, enflasyon sonuç, ortada NAS var, sana-bana ne oluyor?” derken çöktük, yıkıldık!

Ülkeyi yoksulluk sardı...

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, açılan derin yaradan su alan ekonomi gemisini tamamen batmaktan kurtarmaya çalışırken, bir yandan da halka moral verme gayreti içinde...

“Vatandaşın refahını kalıcı olarak arttıracağız! Dayanın! İyi gidiyoruz! Enflasyon eylül ayında yüzde 40’lı rakamlara düşecek!” diyor.

Gerçi yüzde 40’lı rakamlar da kötü ama bugünkünden biraz daha iyidir. Hiç değilse umut sinyali verir.

Hani “Ölümü gören sıtmaya razı olur” denir ya... Onun gibi bir şey...

Daha önce “Enflasyon mayıs ayında en yüksek noktasına çıkacak, sonra da hızla inecek” diyorlardı. Şimdi, bu süre üç ay uzatılıp, eylüle ertelendi.

O tarih gelince “Enflasyon aralık ayında düşecek” denilmez inşallah!

Şu an olumlu bir gelişme görünmüyor!

★★★

Türk halkı, enflasyon artış hızı yüzde 10’un altına (yani tek haneye) düşmeden rahat bir nefes alamaz! Bu olmazsa ölmeyiz ama benzimiz sararmaya, hastalık ilerlemeye devam eder!

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyonun “tek haneli rakama” düşmesinin 2028 yılında gerçekleşeceğini iddia ediyor ve...

Enflasyonun 2026 yılında yüzde 10’lara, 2028 yılında da yüzde 10’un altına ineceğini söylüyor.

Peki, insanlar Maliye Bakanı’nın bu sözlerine inanıyor mu?

Pek inanıyor gibi görünmüyorlar!

★★★

Yapılan anketlerde toplumun önümüzdeki yıllara pek umutlu bakmadığı görülüyor.

“Gelecek yıllar daha iyi olacak” diyenlerin oranı bir yılda yüzde 23’lere düştü.

“Karamsarım” diyenlerin oranı artıp yüzde 26’lara yükseldi. “Böyle gelmiş, böyle gider” diyenlerin oranı yüzde 11... “Mutluyum” diyenler ise yüzde 40...

Bu rakamlardan, çoğunluğun mutsuz olduğu anlaşılıyor.

Hal böyle iken iktidar hâlâ “Yolsuzlukların olmadığı, yoksulluğun olmayacağı, ekonomisi parlak bir Türkiye’yi biz yaratacağız” diyor.

Bunu nasıl söyleyebiliyorlar, anlamak zor!

Ülkeyi 22 yıldır onlar idare etmiyor sanki!

Sinema için kaynak kitap

Hemen hepimiz, izlediğimiz sinema filmlerini konuşur, tartışır, eleştiririz. Bu işi profesyonel olarak yapanlara da “Film eleştirmeni” deriz.

Sinemanın bir sanat dalı olduğunun kabul edilmesinden sonra “Film eleştirmenliği” yani “Sinema yazarlığı” tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir meslek dalı haline geldi.

Günümüzün sinema yazarları arasında saygın bir yeri olan Olcay Bağır “SİNESÖZLÜK” adını verdiği bir tür sinemaya giriş kitabı hazırladı.

Olcay Bağır’ın bu güzel çalışması, yalnızca film izleyenler için değil, bütün sinemaseverler, sinema öğrencileri ve araştırmacılar için değerli bir kaynak kitap niteliğinde...

Sinema tarihinin, film türlerinin, akımların, kullanılan tekniklerin ve film çekimlerine dair terimlerin yalın bir dille anlatıldığı 101 madde içeren 343 sayfalık bu kitabın sinema sanatına ilgi duyanların başucu kitabı olacağını düşünüyorum.

TEBESSÜM

Karanlıktan gelen adam...

Adamın biri gece sokakta yalnız yürüyen şık giyimli bir adama yaklaşır, kibar bir tavırla sorar:

“Beyefendi, çok affedersiniz, bu civarlarda dolaşan bir polis ekibine rastladınız mı?”

“Hayır, rastlamadım” der şık giyimli adam...

“Emin misiniz?”

“Evet, tabii ki eminim, etrafta hiçbir polis görmedim.”

Karanlıktan gelen adam yine kibar bir sesle:

“Öyleyse” der “Lütfen hiç direnmeden cüzdanınızı bana verin!”

GÜNÜN SÖZÜ

Bitmez bu dünyanın ezası, halkın çektiği kendi kararının cezası!